17 entry daha
  • tartişmasi kendinden güzel olan filmler genellikle iyi filmlerdir. burada bir örneğini görüyoruz ki bu şaşmaz yanılmaz büzülmez bozulmaz bakkallarda 7 lira bizde sadece 1 lira olan yaninda da limon sıkacağı ve üç tarak verdiğimiz bu iyi film kriterimize dayanarak, to have and have not'un sürüklediği tartışmaya ve özellikle onun bir casablanca devamı olup olmadığıyla ilgili olduğu yerlere ekleyeceklerimiz var. filmin özellikle carmichael'in blues piyanistliğinin doruklarında gezindiği ve henüz ilk jön damını oynayan, gözümüzün bebeği, evimizin çiçeği, siyah beyazın direği lauren baccall'ın henüz 19 yaşındayken yaptiği düetlerin unutulmamasını rica ederiz. hawks filmlerini izlerken, jönlere değil figüranlara dikkat eden her bilinçsiz sinema seyircisi gibi biz de, hawks'ın kimi zaman piyano başına topladığı, kimi zaman kafelerin içine dağıttığı, şarkılara eşlik eden, bol bol sigara içen, arada sırada jönlerin sorularını yanıtlayan figüranların yarattığı sinematografik gerilimin, hawks'ın gender studies ve dahi cultural identities gözlüklerini aşan bir değer taşıdığını göstermez de ne yapar. ne yapar? carmichael piyano çalip blues terennüm ederken kadrajın kiyisinda kalça atan ve michael'i baştan çikarmaya hamle eden figüran hanım teyzemize, üç dakika boyunca kadrajın öbür kıyısından kötü kötü bakan diğer figüran ablamızın kizginliğini ve hasetini görmemizi sağlar. liman kahyasının ses tonunun 8 kere çalışılmış olduğuna işaret eder, madame de bursac'in yeteneksiz sarışın güzeller klasmanıdaki varlığına bile tahammül etmemizi sağlarken yer yer casablanca'dan iyidir to have and and have not. filmin sonunu kurmayı falan umursamadan ve muhtemelen bütçe bittiği için, kestirmeden "mutlu sonla bitiyor" işte dedirten hawks'a üslupsuz diyenler taş olabilir, denizden ayi çikabilir. tüm bu olaylar 1944'te geçer.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap