5 entry daha
  • --- spoiler ---

    martha: bir şey söyle...bir şey söyle...orda öyle durma, tüylerim ürperiyor sen orda öyle durdukça, o görünüşünle. canlı olduğun zaman yeterince kötüydü, benimle konuşmazdın, bana daima yolunda bir engelmişim gibi bakardın. başını sallama biliyorum. mutlu olduğun tek şey cumartesi akşamları o 3-5 serseriyle birlikte içtiğin biralardan ibaret. mutluydun o zamanlar, ama kendi evinde mutlu değildin, benim yanımda mutlu değildin. söylemesende bunu biliyorum. her neyse bende mutlu değildim.
    güneşin yılda üç kez bile vurmadığı kahrolası 3 tane oda içinde yaşamak, hamamböceklerinin duvarlarda piknik yaptığını seyretmek. mutlu! haftada 18 dolar 50 sent. elinden gelen! 18-50! tereyağının tadını unuttum. 18 dolar 50 sent! süt tozu, yılda bir kez bir çift ayakkabı, çürümüş et! tanrım nasılda nefret ederim çürümüş etten! 18-50! herşeyden korkarsın, ev sahibinden, gaz şirketinden, acaba bu ay hamile kaldım mı diye ödün kopar!!!! niye bir bebek doğurmamam gereksin? kim söylüyor bir bebek doğurmamam gerektiğini?! niye?
    18 dolar elli sent! bebek yok!

    bir evde çocuk olmalı, ama o ev dolu bir buzdolabına sahip temiz bir ev olmalı! niye benim çocuk doğurmamam gereksin? diğer insanlar doğuruyor, şimdi bile, savaş zamanında diğer insanlar çocuk doğuruyor. onlar takvimden kopardıkları her yaprakla birlikte ciltelerinin biraz daha kırıştığını hissetmek zorunda kalmıyorlar. sağlıklı ambulanslarda, güzel hastahanelere gidip, bebeklerini renkli çarşaflar arasına doğuruyorlar! onlarda tanrının sevdiği ne var ki tanrı onlar için bebek doğurmayı bu kadar kolay kılıyor?

    18 dolar 50 sentle hiçbirşey söylemeden yaşıyor, sonra seni öldürdükleri zaman ayağa kalkıyorsun, seni ahmak.

    gitmek zorunda kaldın ve beni bütün bunlarla başbaşa bıraktın! savaşın benimle ne ilgisi var ki, geceleri tek kelime etmeden oturmak zorunda olayım? savaşın seninle ne ilgisi var ki gitmek zorunda kaldın?

    --- spoiler ---
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap