7 entry daha
  • ekşi sözlük'le ilk tanıştığımda çok heyecanlanmış ve sevinmiştim. belki bir gün ben de burada var olabilirim diye düşünmüştüm. bir sabah bu düşünce gerçeğe dönüştüğünde ise ilk tanışmanın heyecanını ve sevincini hissetmiştim içimde. bu hislerden başka sorumluluk duygusu da hissettim. çünkü yazdıklarım önce benim, sonra da diğer insanlar için, en azından, saygı sınırları içinde olmalıydı.

    burada çok yazan biri değilim, genelde okumayı tercih ediyorum. bu tutumum, etliye sütlüye karışmamak anlamında değildir doğal olarak. yazarken seçici davranmamın nedeni mükemmelliyetçi bir insan olmam değil. sadece, bir iş yaptıktan sonra geri çekilip biraz uzaktan, eli yüzü düzgün olmuş mu diye bakan insanlardan biriyim. emin olmadıklarım hakkında kesinlik bildiren ifadeler kullanmaktan kaçınırken, düşünce ve duygularımı, kesinliği keskinliğinden anlaşılır şekilde yazarım.

    bir zamanlar*, bir ajandam vardı, çeşitli nedenlerle* yazılar yazardım. yazdıklarıma mutlaka saat ve tarih atar, yazıların içinde, o zamanı hissetmemi sağlayacak, gereksiz gibi görünen, ayrıntılara yer verirdim. şimdi o ajanda (ve daha fazlası) niyetine ekşi sözlüğü kullanıyorum. beynimin içindeki fırtınaların sağa sola savurduklarını, biraz derleyip toparlayarak ama herhangi bir kalıba sokmadan ve mümkün olduğunca, hissettirdiklerini, düşündürdüklerini, yalınlığını etkilemeden, doğurur gibi, buraya aktarmaya çalışıyorum.

    bazen yazılarımda kelime oyunları yapıyorum, laf sokuyorum, dalga geçiyorum ama çoğunluğu kendim için. yazdıklarımda, yandan yemiş ya da orijinal alıntılar yapıyorum, bu alıntıların bazılarından benim bile haberim olmuyor (bkz: içgüdüsel), sonradan fark ediyorum.

    her yazdığım yazıyla (burada ya da rastgele koparılmış bir kağıda olsun, fark etmez), kendim için geleceğe ve geçmişe not düşmüş oluyorum aslında. yazdıklarımı tekrar okuyabilme fırsatı bulduğum zaman anlıyorum o anda ne olduğunu, nasıl düşündüğümü ve hissettiğimi, neden o kelime oyununu yaptığımı, nereden geldiğimi, nereye gitmek istediğimi ve bunu başarma olasılığını (ya da durumunu). en önemlisi de kim olduğum sorusunun cevabını arıyorum her yazdığımda. çünkü bir parçam, izim, kokum, hayalim kalıyor yazdıklarımda.

    sözlerim her zaman değerlidir benim için. beynimde bin bir sancı ile doğuruyor, ruhumdan saatlerce süzüyor, kalbimde kanımın sıcaklığıyla yıkıyor ve avuçlarımda nazikçe parlattıktan sonra, dudaklarımla kibarca üflüyorum sözlerimi. hattat gibi kamış kullanırım yazarken. tersi de keskindir benim kalemimin, kalbime saplarım. kalemden kağıda kanarım ben yazarken. hattatın yazdıkları gibi göze güzel görünmese de gönle güzel görünür benim yazdıklarım. yeter ki gönül gözüyle bakmayı bilmeli. en azından benim gönlüm güzel görür. hangi çocuk annesine çirkin gelir ki?

    burada yazmaya başladığımdan beri kendi isteğimle (çaylaklık hariç) bir tane yazımı sildim. onun da acısı, evlat acısı gibi içimde durur. anne vazgeçer mi çocuğundan, engelli doğmuş bile olsa?

    burada yazdıklarımı, (daha çok kendim için) tarihe ve geleceğe not düşmek olarak görüyorum. tarihe not düşmek, bana göre, ekşi sözlüktür.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap