7 entry daha
  • insana rahatlık sağlayabildiği gibi ahir ömründe tatmadığı ızdırapları da tattırabilecek bir durum. allah hastalara şifa, sağlılıklara daha çok sağlık versin diyerek sözlerime başlıyorum.

    bildiğiniz gibi beni de askere aldılar. ben de askerlik yaptım. zor bir süreçti. sınava ankara mebs'te girdim. soruları yaparken yanıma güneş gözlüklü bir binbaşı ve iki üst teğmen geldi. "bizimle gel aslan parçası" diyerek beni uzunca bir koridordan geçirerek albayın odasına götürdüler. özel birliklerin başında kandahar'a gidecektim. yok lan atıyorum ne kandahar'ı? öyle bir görev verseler uçağa binerken götürmeyin abi diye yüzbaşının binbaşının paçasına sarılır ağlardım ben. o stresi kaldırmaz bu naif yürek. ama şimdi anlatacaklarım ciddi.

    acemilikte hastalandım ben. hastalığım da şu: bot ayağımı vurmuş, bir yerden de yara olmuş mikrop kapmış, ayağım balon gibi şişti. herkes botla dolaşırken giydirdiler terliği. züğürt ağa'da şener şen'in çiğköfte sattığı sahnedeki gibi şıppıdı şıppıdı muayeneye. doktor komutan sağolsun şöyle bir baktı. antibiyotik krem, vitamin ve 10 tane antibiyotik iğne yazdı. adını da unuttum şimdi ama çok fix bir şeydi. herkes bilir yani. bu 10 iğneyi 5 gün boyunca günde iki kere olacak yazmış. ertesi gün terlikle şıppıdık şıppıdık götürdüler beni iğneye. ben de hemşireler, doktorlar falan bekliyorum. sağlıkçı oldğunu söyleyen uzun dönem arkadaşlar. "geç poşet yat şöyle de bir saplayım nıhhhhaaaahaha" şeklinde zarif bir espriyle beni yatırdılar. allam nasıl korkuyorum ama. "ya tecrübeliyiz değil mi? sağlıkçı mıydık sivildeyken?" falan diye nazik sohbet açmaya çalışıyorum. adam bıçak gibi tutmuş enjektörü, "saplayayım mı la" diye gülüyor. ben de donumu çok afdersiniz kıyısından sıyırmış bekliyorum. neyse iğneyi yapmadan önce ordakilerden biriyle muhabbet etmiştik "toprağımı üzme. toprağım sayılır o la" falan dedi bizim iğneciye. o da ne alakaysa... memleketlerimiz arasında 10 bin ucuş mili var, adam toprağım diyor bana. neyse... lan iğneyi yaptı çocuk. hiç acımadı. önyargılı olmayacaksın demek ki inanılmaz eli hafif. sonraki günlerde de hiç acımadı.

    üç gün sonra iğneyi olacağım yerde bir hemşire vardı dostlarım. dedim "oh! işinin ehli hemşire var. çok güzel oldu, tam oldu bu". yattım sedyeye. yine ucundan kıyısından zarifçe askeri pantulumu sıyırdım. kadın bana "bu antibiyotikli iğne yakar, kasar, o yüzden rahat ol" falan diyor. oh dedim valla süper, konuşuyor rahatlatıyor. elimle de donumun kenarını tutuyorum haşa sizden kaba etimin kenarından yapsın iğneyi diye.

    kadın "rasim gel sen de arkadaşın çamaşırını indir biraz" dedi. dedi ve ben rasim'i gördüm. rasim, oz'daki simon adebisi, lost'taki mr. eko'nun kardeşi görünümünde biri. beynimden vurulmuşa döndüm. uzun dönem bir arkadaş, ama diğerlerinden çok farklı. "gardaş dur hele" diye benim bebeksi parmaklarımla zarif bir gül demetiymiş gibi tuttuğum seher yıldızı marka donumu bir çekti indirdi... don ayak bileklerimde. bir serinlik hissettim efil efil. pencere açık kapı açık. nasıl da cerayan yapıyor püfür püfür. lan kalçadan olacağım iğnede donumun ayak bileklerinde olmasının ne gereği var? panikten terliğim teki de pıtt dedi düştü. tek terlik, öbür ayağımda siyah çorap, don bilekte ben yatıyorum. kadın da "tut rasim" dedikçe geriliyorum. bir iğne yaptı, acıyı rasim'den bildim. böyle bir acı olamaz. yanıyorum. "lan acaba?" falan diye düşündükçe gerildim. geçmiş olsun dedi kadın ama bir yandan donumu çekiyorum. bir yandan düşen terliğimi giymeye çalışıyorum. bir yandan rasim'e "evlenecek miyiz? beni gerçekten seviyor musun? senin için ben neyim? diye sormak istiyorum. mahvoldum tek kelimeyle.

    çıktım ve önyargılı olmamak gerektiğini bir kez daha anladım. keşke o ilk iğneleri yapan uzun dönem arkadaş yapsaydı iğnemi diye düşündüm. özetle; askerde hasta olmak sağladığı bazı avantajlar (dinlenme, işten uzak olma vs) bir yana çok yıpratıcı bir tecrübe de olabiliyor. sonra bir daha o hemşireyi hiç görmedim. rasim'e de telefonumu verdim aramadı. şaka lan rasim'i de bir kaç kez gördüm. aynı titizlikle işini yapıyırdu. askerde herkesin bir görevi var derler. rasim'in de görevi don indirmekti herhalde. alacağın olsun adebisi rasim.
48 entry daha
hesabın var mı? giriş yap