44 entry daha
  • romandaki yusuf - muazzez ilişkisinin aşk değil de, daha farklı bişey olduğunu düşünmüşümdür.

    aralarında ilk tanışmalarından süregelen özel bir bağ var gibi. yusuf dokuz yaşında kimsesiz bir yetim, muazzez üç yaşında umursamaz bir anneye ve uzak bir babaya sahip, çok yalnız bir bebek-çocuk.

    ilk zamanlardan beri biraz abi-kardeş, biraz dost-arkadaş, biraz da baba-kız yakınlığı ve sıcaklığında olan bir ilişki. evet karşılıklı duyguları çok güçlü ama bu biraz da iki yalnız insanın birbirlerini fazlasıyla sahiplenmelerinden kaynaklanıyor.

    evlenmek istemelerinin sebebi de bu sahiplenme, birbirlerini kaybetmeme isteği, bana göre.

    yine bana göre yusuf'un ilerde asıl tutulacağı kadın bu romanda henüz bir çocuk-ergen olan kübra'dır. muazzez de aralarındaki elektriği hissetti zaten. kıskanması boşuna değildi.

    evet ama şimdi diyeceksiniz ki kübra öykünün bir noktasında annesiyle beraber çekti gitti ve bir daha görünmedi, buna karşın roman muazzez'in yusuf’un elinden ölmesiyle son buldu.

    oysa, daha önceki entry'lerde de değinilmiş, kuyucaklı yusuf bir üçlemenin ilk kitabı imiş. sabahattin ali'nin yakın arkadaşları cevdet kudret ile pertev naili boratav'ın anlattığına göre kuyucaklı yusuf'un devam kitabı "çineli kübra" adında olup, kübra'nın öyküsünü ve paralel olarak yusuf'un eşkıyalık serüvenini anlatacakmış. yine buna göre yusuf mazlumun yanında halk kahramanı tarzında bir eşkıya olacakmış. sabahattin ali'nin bu noktada bir yerde yusuf ile kübra'nın yollarını yeniden kesiştirmeyi plânladığını düşünmek hayalcilik olmaz sanıyorum.

    üçüncü kitapta ise yine kudret ve boratav'a göre yusuf dağdan şehre inip eşkıyalığı geride bırakacakmış. roman karakterleri bir şekilde ankara'ya göçüp cumhuriyet döneminde başkentin toplumsal yaşamını işlenecekmiş. bunun içeriğine yönelik daha da fazla bir bilgi yok. benim tahminim yusuf ile kübra’nın beraberce yeni bir hayata başlayacakları şeklinde. tabi eğer bir gün bir yerde notlarının, taslaklarının bulunması gibi bir mucize gerçekleşmezse sabahattin ali'nin aklında olanları hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    yalnız, aklımda son bir soru işareti; kuyucaklı yusuf 1937'de yayınlandı. içimizdeki şeytan 1940, kürk mantolu madonna 1942 tarihli. 1948'deki ölümüne kadar ali'nin kaleme aldığı pek çok öykü, şiir, çeviri vardır. 1937'den sonra sabahattin ali'nin bir şeyler yazacak yeterince zamanı varken neden öykünün devamını yazmadı*, işte bunu anlamamışımdır?
815 entry daha
hesabın var mı? giriş yap