• ***edit: önce bir sonuna kadar oku yeğen***

    karakter sınırına takılan başlık. tam hali "özhan canaydın’ın karşımızda naif ve güçsüz duruşu dün gibi aklımda" şeklinde.

    erdoğan bayraktar'ın (toki başkanı) türk telekom arena'nın açılışında yaptığı konuşmadan bir bölüm okudunuz.

    öncelikle belirteyim o gün oradaydım.

    tam bir şenlik havası. herkes gülüyor, herkes eğleniyor.

    derken erdoğan bayraktar kürsüdeki yerini aldı.

    "sevgili galatasaraylılar" şeklindeki girişinden sonra tribünlerden çoşku nidaları yükseldi. ilk cümlelerini tamamlayana kadar da herhangi bir protesto yoktu. bu tv görüntülerinde de mevcuttur. buradan anlaşılıyor ki o gün o seyirci protesto için orada değildi.

    giriş sözcüklerinden sonra erdoğan bayraktar konuşmasına direkt aşağıdaki gibi başladı ve cümlesini tamamlarken protestolar yükseldi:

    “bu spor kompleksi kolay vücuda getirilmedi. ali sami yen’de kiracılık yükümlülüklerini yerine getiremeyen galatasaray yönetimi ve aynı şekilde bu arazide de tahsis şartlarını yerine getirmeyen hem ali sami yen, hem de seyrantepe…”

    konuşmasının içerisinde "özhan canaydın’ın karşımızda naif ve güçsüz duruşu dün gibi aklımda" ifadesini kullandı.

    bunlar nedir? aklı başında bir insan bu metni hazırlarken (hangi danışman'ın hazırladığı meçhul) o ortamda direkt tepki çekeceğini tahmin edemiyor mu? bu provokasyon değil de nedir?

    başta canlı yayında kanal d olmak üzere tüm ajanslar konuşma metnine sansür uygulamış durumdalar. tam metne ulaşım engellenmeye çalışılıyor.

    olaylara farklı açıdan bakmadıkça gerçekleri görmek zorlaşıyor. biraz daha eğilelim. herkesçe bilinir ki, akp her seçim öncesinde kendini mağdur gösterecek bir gündem üzerinden nemalanarak oylarını arttırmaya çalışır. cumhurbaşkanı seçimleri, e-muhtıra, ekranlarda saçma sapan nedenlerden gözyaşı dökmek, kapatma davası... bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

    peki olaydan sonra medyada yansıtılan tam olarak ne? bunu tarafsız olarak test edebilmek için işyerinde pek gündem takip etmeyen ve futbolla ilgilenmeyen bir kişiye sordum "ne olmuş anlamadım" şeklinde salağa yatarak. aldığım yanıt "tribündeki galatasaraylılar recep tayyip erdoğan'ı durup dururken şiddetle protesto ettiler" şeklindeydi. öyle zannediyordu çünkü o şekilde yansıtılıyordu.

    protesto edilmek isteyen bir insan oraya çıksa küfür etmeden o kalabalığı bundan daha fazla tahrik edebilir miydi? özenle hazırlanmış, özenle seçilmişti belli ki kelimeler. ölmüş bir insana dil uzatacak kadar da ileri gitmekten kaçınmamıştı erdoğan bayraktar.

    türk telekom arena açılışında yaşananların tüm bunlar ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

    recep tayyip erdoğan ve etrafındakiler saat 19:30 sularında daha kapıdan girerken kurulan planı başarı ile uygulayıp gideceklerinden eminlerdi. öyle de oldu. olay sonrası tiyatrolar ve demeçler de bu yazılanları desteklemektedir.

    seçimlerde de bu durumun ekmeğini yiyecekler. çünkü medya yanlarında. daha ilk ıslıkta yardakçıları "eyvah, kelle gidecek" diye inlediler.

    peki neden o gün, o ortam seçildi? çünkü tüm türkiye günlerdir bu açılışı konuşuyordu. televizyonlar canlı yayınlayacaktı ve etkisi büyük olacaktı. bu olay basit bir toki temel atma töreni değildi ve bunun gayet de farkındaydılar.

    devlet ile iş yapması nedeniyle adnan polat'ın da yanlarında olacağı da hesapları arasındaydı. bu da recep tayyip erdoğan'a bir koz daha verecekti. daha önceden kurdukları korku imparatorluğunun meyvelerinden sadece biriydi.

    korku imparatorluğu demişken:

    vezirler huzura çıkmışlar:
    - padişahım, hazinede para kalmadı. yeni vergilere ihtiyacımız var, diyerekten...
    padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış,
    - eeee! ne vergisi koyalım? demiş..
    - köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!
    padişah,
    - tamam, demiş.
    aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine:
    - tepki var mı?
    - hiç bir tepki yok!
    - iyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
    aradan bir süre geçmiş, padişah:
    - var mı şikayet?
    - yok!
    halkının tepkisizliğine kızan padişah, gürlemiş:
    - köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!
    aradan birkaç gün geçmiş, hala bir tepkinin olmamasına içerleyen padişah, çağırmış vezirlerini,
    - köyün birine gidelim. halkı dinleyelim hele bir, demiş.
    gitmişler köye, padişah sormuş:
    - var mı şikayet?
    ses yok. padişah:
    - var mı şikayet? konuşun yoksa taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayacağım, diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
    - padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!
    - eeee! demiş padişah bir umutla...
    - akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, bir adam daha koysanız...

    nacizane...
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap