297 entry daha
  • belki hicbirsey gorundugu gibi degil, ama belki de hicbirsey gordugumuz gibi degil. belki gordugumuz gorunen degil. belki ben bir baskasi.
    bu filmin derdi yuzyillardir insanoglunun hikaye anlatmak icin buldugu yollarla en sik anlattigi hikaye: metamorfoz.
    benlik bilgisi, benin tarifi insana rahatlik verir ama ayni zamanda sinirlar da. hatta bunun da otesinde delirtebilir. fotograflardaki halimizi begenmememiz bazen bu sebeptendir: icimizdeki ikiligi bir butunluge donusturmek isterken bu ikilikten birini oldurmek gerektigini dusunmek. o ikilikten birisi 'gercek' sen digeri oldurmen gereken sana donusur. icine nerden karistigini bilmedigin bir yabancilik, ariza olur. o yanina aynada suclu bakarsin, karanlikta gizli tatmin edersin onu. bu ikilik belki de en rahat sevisirken ortaya cikar, orda icindeki 'seytan'la 'melek' bir bedenin icinde ayni sesten konusan bir tekil benlik olur. bolunmez bir butunluk degil, butunlesmis bolumler. insan bu temel hikayeden filizlenen ve insanligin binbir cesit derdiyle renklenen yuzlerce hikayeyi anlatir yuzyillardir. ovid'den kafka'ya. bu film de o yuzden yeni birsey yok belki anlatilan hikaye acisindan.

    bir film olarak da yeni bir sey yok black swan'da: ikilik, aynalar, gorunen ve gorunmeyenin aldaticiligi, golgeler, yansimalar... sinemanin basindan beri insanligin aklini alan seyler.

    black swan neden guzel bir film oyleyse? en yuzeysel ama yine de onemli nedeni bence cok az insanin dikkat edip gorecegi seyleri 'nasil olsa goren olmaz' demeyip dikkatlice filmin her kosesine yerlestirmesi. filmin derdi bu yuzden de biraz gorunen ve gorulen ile ilgili. 'black swan theory' diye birsey varmis, onu ogendim tesadufen ornegin. bu teoriye gore black swan events dedikleri seyin olmazsa olmazlarindan biri 'gozlemleyen insana suprizli gelen' bir olay olmasi. bunu, olayin gozlemleyene supriz gelmesini, birkac yerde uzerine basrak tekrarliyor bu teori. burada benim icin onemli olan sey 'event'in 'gozlemleyen' icin suprizli olmasi. gorundugu gibi olmamasi degil, gordugun gibi olmamasi ve tabii ki bu teorinin adi da kugu golu balesindeki hikayeden, kugunun insana, insanin kuguya donusmesinden geliyor.

    filmi merakima yenilip once internette sonra da internete yenilip sinemada izlemis biri olarak sadece sinemada gorebilceginiz seylerle dolu oldugunu soylemek boynumun borcu. nina karakterinin cildindeki degisiklikler ve o degisikliklerin bize (ve ona) gorundugu anlar onemli ve bu degisiklikler dev ekrandan baska yerde gorunmuyor/gorunmez. sinemanin sundugu/yaratigi ses ve goruntu icinde yuzmek, kendini film icinde kaybetmek, bir nevi metemorfoz gecirmek imkanini soylemeye bilmem gerek var mi? genelde sinema tecrubesini ozelde de bu filmi bu eksende de dusunebiliriz bence. bergson'nun 'yaratici evrim' dedigi seyle ne kadar yakin ilgisi oldugunu da hatirlayarak hatta ve yine bence. cunku bergson evrim denilen seyin insanin yaratici uyaranlarinin bir uzantisi oldugunu soylemisti en kisa haliyle. insan gozune gorunen hali donusumu algilamak icin yeterli olmayabilir ama donusum yok demek degil bu, sana gorunmuyor demek, sen goremiyorsun demek. gordugunde bitmis ve donusmus oluyorsun demek. kelebek bunun en bilinen ornegi, bizim gozlemleyebildigimiz orneklerden. ama bu kadar duz degil tabii ki bu hikaye, o yaratici etkinin, senin icinden gelen o yaratici etkinin icinde cok self-descructive' birsey de var. ya oradan geliyor zaten bu etki ya da baskalarini yok ederek geliyor. 'that is why it was so thrilling to watch beth, everything she did came from within, from some dark place'. nina da beth olmaya, 'mukemmel' olmaya calisirken degil kendi icindeki kavgayla yuzlesince mukemmel bir performans sergiledi o yuzden.

    ama belki buna hic gerek yoktu, belki medeniyeti, toplum icinde var olmayi, kendi hallerimizi yeni bastan anlama ve kodlama sansimiz olsa benligi bir butunluk olarak degil bir butunlesme olarak anlardik. belki o zaman kotuluk denilen seyin asil kotucul halini almasinin, kotu seyin kotulesmesinin, kokusmasinin sebebinin o icimizde hapsettigimiz yerin curumeye everisli olmasi oldugunu anlardik. belki kotuluk, karanlik ara ara ortaya ciksa, birileri aniden isiklari kapatsa ornegin, daha az kokusmus daha az acimasiz, daha az suclu, daha az mutsuz olacagiz. belki anne nina'ya onca guzellik sunup ondan hep guzellik beklemese nina daha iyi bir dansci, daha mutlu bir kadin olacak? belki o zaman beden zapt altina alinabilirliginden emin oldugumuz birsey olmaktan cikip sesine kulak vermemiz gereken birseye donusecek, suprizli gorunen olaylar, donusumler hayatin kendisi olarak algilanacak. belki o 'bu ben olamaz' dedigimiz yanlarimizi icimizdeki mahsenlere kapatmasak o koku hic cikmayacak icinden.

    biliyorum ki burdan bu konu uzar. nina beth'in odasina girerken, onu ilk ziyaret ettiginde hic goze sokmayarak nina'ya kupesini cikarttiracak kadar seyircisine saygili bir yonetmenin filmi black swan, ama yonetmen dedigimiz insanin etkileyiciligi siz onu dinlerken onun coktan susmus olmasindan biraz da. aronofsky o kadar suskun degil bu filmde. yine de ve butun kalbimle sinemada izlemenizi oneririm.
806 entry daha
hesabın var mı? giriş yap