• a şehrinden b şehrine saatte 120 km ile seyir halinde olan arabanın izlediği o incecik ışın doğrusu gibi basite indirgenemeyecek gidişat/taktik/vesairedir. "her erkek farklıdır, o yüzden belirli bir yol yoktur" geyiğine girmeyeceğim, hepimizin ayrı olduğu gün gibi aşikar zaten. "dürüstlük, alımlılık, bakımlılık, hede hödö..." bunlara da girmiyorum. bütün bunları kim istemez ki zaten?! hobileri kısmına müzik dinlemek, sinemaya gitmek yazmak kadar saçma sapan bir şey bunları sıralamak.

    gelelim sadete. bir erkeği kendine aşık etmenin yolları nelerdir. bunun cevabını, elbette bütün erkekleri aynı potada eritip vermem imkansız. o yüzden olaya subjektif yaklaşıp, olayı kendi çapımda ele almam daha mantıklı olacak. zaten üç aşağı beş yukarı da, hemcinslerimle aramda büyük bir uçurum olduğunu düşünmüyorum.

    şöyle başlanılabilir. çok basit bir ilgili olma durumu. bokunu çıkarmadan. gayet tatlı, masum, olması gerektiği gibi. ufak jestler ve onun, senin için önemli olduğunu, her daim olmasa da, ikinizin de sevdiği bir şarkı çaldığında aklına düştüğünü farkettirmek, daha da önemlisi "hissettirmek".

    davetkârlık. bunun anlamı, "aç bekle" değil elbette. "ben buradayım ve sana hazırım. sevgini hissetmeye, her şeyi seninle yaşamayı bekliyorum" hissiyatını karşı tarafa enjekte etmek. bunu yaparken ne aşırı dozda kadınsılık kullanmak, ne de şirin kız moduna yatmak. arası. "nasıl olsun olum arası?" demeyelim kızlar. başaranlar var ve çok da uzaklarda değiller. bahsettiğim şey, sadece tatlı bir davet. sadece, ufak bir "gel bana..."

    serserilik. evet, gayet doğru okuyorsun. olayın subjektif kısmına harssst diye girdim sanırım. evet abi, serseri olacak hatun kişi. sigarasını, parmaklarının ucundaki, kırmızı ojelerinin arasında, dumanı eline sinecek diye çıtı pıtı tutmayacak. james dean gibi tutacak mesela, ya da ne bileyim, bir marlon brando gibi. he eğer illa kibar tutacaksa da alain delon gibi, gözlerinden okunacak o serserilik. kırıtmayacak. nerede kırıtması gerektiğini ben söylemeyeceğim ona. çünkü "kadın" olan o, ben değilim. deri ceketini geçirecek sırtına, wayfarerlarını takacak yeşil gözlerinin üzerine. küt saçlarının döküldüğü güzel yüzünün ortasındaki kıpkırmızı dudaklarından süzülecek o zehirli duman. ve bu onun umrunda olmayacak. çünkü bütün bu güzellik karşısında, benim zerre kadar umrumda değil. sarhoş ol mesela. zil zurna hem de. korkma, senin bu halinden faydalanacak değilim. zaten böyle bir güzelliğin hatırlamadığı dakikalar yine deminki gibi, umrumda değil. sırf şu tatlı halini izlemek için istiyorum bunu. "noldu lan, sarhoş mu oldun artist" diye ensene bir tane şaplatıp, sarılarak kahkahalar atmak için istiyorum.

    genel kültür. yemişim güzelliğini be kızım. hem gerçek, hem de mecaz anlamından hem de. eee peki sonra?! sigaralar da bitti. ne dinleyeceğim ben seninle birlikte? bir freddie mercury'nin sesindeki mükemmelliği, bir gary moore solosundaki romantizmi mi, yoksa sıradan bir popçunun ya da rezalet bir rockçının hallerindeki tavırlarındaki cürretkârlığı mı? elbette burası da epey subjektif. ikinciyi, hatta ve hatta tan taşçı'nın son albümündeki şarkıların ne kadar şahane olduğunu tartışmayı tercih edecek erkekler yok mu, elbette var. onlar için bambaşka bir yol haritası çizmek gerek zaten. he bir de gelme artık şu milyarlarca kişinin okuduğu, okullarda ödev verilen dünya klasikleriyle. herkesin beğendiğini beğenme. yanlış anlama, bunu "sırf farklı olmak için yap" demiyorum sana kesinlikle. damak tadına benziyor aslında bu biraz. kendi damak tadını oluştur. hepimiz gelecekten bir haberiz, ama geçmişten olma. n'olur. eteğini sıyırdığında kalbim ne kadar hızlanıyorsa, ağzını açtığında da o derece terlesin avuçlarım.

    he, eteğini sıyırmaktan bahsetmişken. korkma. evet, biliyorum çok zor senin için bu. ama n'olur korkma. istiyorum seni evet. sabahın ilk ışıklarını seninle karşılamak istiyorum. bu, hayvani dürtülerin verdiği içgüdüsellikten değil yalnız. "seni" istiyorum anlıyor musun? tıpkı senin de istediğin, ama "acaba?" dediğin gibi. seni evime çağırmamın altında yatan tek sebep bu. telaş yapma. belki de sadece seninle birlikte yemek yapmak istiyorumdur. belki de sadece kucağına yatıp film izlemek. bilmiyorum, bunun cevabını da şimdiden veremiyorum. ama değer veriliyorsun. özelsin. bunu farket, hisset... ya da adı her neyse, o...

    al işte bak.
    7 paragrafta aşık oldum yarattığım hatuna.
    bütün bunlara sahipken, bir erkeği kendine aşık etmenin yollarını değil, bir erkeğin sana aşık olmamasının yollarını aramaya başlayacağına emin olabilirsin.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap