53 entry daha
  • en kötü haftasonuma denk gelmesi bir tesadüf müydü yoksa alkole bir çağrı mıydı? düşünmedim, içtim. içerken izledim de. tam zamanıymış meğer. the lost weekend'deki yazar eskisi gibi değil, leaving las vegas'taki yazar eskisi. canımı acıttı. canım zaten acıyordu. vardı bir yerde hep. bahsettiğim film mi? şimdi geç diyordum yalnız-ca. sonunda açtım. ''have you ever had the feeling that the world's gone and left you behind?/have you ever had the feeling that you're that close to loosing your mind?'' ile başlayan hangi film kötü olabilirdi ki zaten. kötü olsa kaç yazardı. iki saat daha silinir giderdi işte ömürden. ömür hesabı yapmaya gerek yok, geçip gidiyor. yalnız bana o iki saatten bir hüzün kaldı ki, uzun zaman sonra bile o hüzün parçalarını birleştirip içleniyorum. havuzun dibinde şişeyi kafama dikesim geliyor. ama ne havuz var, ne yaz, ne havuza gidecek zaman, ne de beni öpecek samimi sokak fahişesi. kendi yalnızlıklarını şehirdeki fahişelerden, barlarda avladığı kadınlardan, arada yattığı hatunlardan aşk bekleyerek; onbeş dakikada gelişen ve biten orgazm sonrası hoyratlığını, içliliğini, derinliğini, aslında ne kadar da sevilecek bir adam olduğunu söyleyerek dindireceklerini zanneden duyguda mutsuzların, umutsuzların, yapamamışların, olamamışların köprüden önce son çıkışta görmek istediklerini görüyor muyuz vegas'tan ayrılırken? aslında vegas'tan ayrılmayı bile beceremiyoruz. oysa ölesiye içmek, aslında her yönüyle güzel bir hayal.
55 entry daha
hesabın var mı? giriş yap