9 entry daha
  • aslında belgesel film türü'nün, toplumsal bilinci nasıl inşa ettiğinin göstergesi sayılabilecek belgesel. 20 yy başında, amerika'nın en kuzeyine doğru bir demiryolu yapılacaktır ve flaherty bu demiryolunun nerelerden geçeceğini belirleyen mühendistir. önceleri fotoğraf çeker ama daha sonra 16 mmlik kamerayla çekimler yapmaya başlar.

    belgeselin arka planında, yani görünmeyen kısmında, beyaz adam'ın inuitlerin dünyasına girişi vardır. buralar gerçekten de bakir topraklardır; ayı postları, madenler merkeze taşınmak için beklemektedir. belgeselde beyaz adam'ı hiç görmeyiz ama belki flaherty kamerayı biraz çevrise onları da çok rahat görebilecektik. nanook ise en zor koşullarda bile ayakata kaldığı çevresinde, o çevrenin yok oluşunu da izlemektedir.

    bunun yanında belgesel bu olanları göstermez, onun yerine yaşamın ne kadar güç olduğu fikrini verir. beyaz adamın oraya gelişi ise nanook için sanki hoş bir karşılaşma gibidir. halbuki beyaz adam oranın anasını ağlatmıştır. izleyici ise nanok için gerçek tehdiin fütursuzca oraya gelen beyaz adam yerine, aç kurtlar sürü olduğu fikrine kapılır. izlerken bunları da akılda tutmak gerekebilir.

    anlatılan ne kadar gerçektir? ne kadar tarafsızdır?
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap