8 entry daha
  • bu albüm 2010'da çıkıp, bir şekilde en fazla kulağımda yer edinen albümlerden biri olmuştur şüphesiz. şöyle bir baktığımda gayet post-rock, ambient, electronica dinleyicisi izlenimi çizmişim. yalnız ihsahn abimiz opeth'i sıklıkla dinlediğimiz dönemlerde unhealer ile kulaklara yerleşmesini iyi bilmişti. belki prodüksiyon taktiğiydi, belki dinleyici sayısını artırmak istemişti bilinmez, ama ortada bir gerçek var ki; mikael akerfeldt unhealer için mükemmel bir seçimdi. bu sayede opethead'lerin bir kısmı ihsahn'ın extreme progressive metal olarak adlandırılan ve opeth'in ilk dönemlerinde de kendisine bulaştığını bildiğimiz türün en büyük isimlerinden biri. yer yer sert, tek düze gitar riff'leri ve yer yer progresif, teknik sololarla ve vokal kullanımının sıradışı duruşuyla yaptığı müziğin progressive metal sınırları dışında, daha farklı bir isimle anılması gerekiyordu. extreme'in duruşu bu bağlamda black metal'e yakın olarak bilinse de, müzikal çeşitlilik olarak bayağı bir alt tür vaadeder. (fusion, blues, jazz etkileri kullanılabilir örneğin) ihsahn bu albümünde saksafon kullanarak herkesi ters köşe etmişti mesela ve extreme progressive'in kapsamı hakkında ders verdi. kesinlikle 2010'un en harika albümlerinden biri, bu albümün müziksel ve atmosferik yaratıcılığını yakalayabilen albümler genelde uzun yıllara damgasını vuruyor -ki nezdimde bu albüm de yaptı bunu.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap