6 entry daha
  • adam olmayacak kuruluşlardır. zira bir elin parmağını geçmeyecek üniversite var onlar da zaten ne kadar milli sermaye ya da itkiyle meydana gelmiştir şaşarım.

    türkiye'de üniversiteler 2ye ayrılmaktadır.

    birincisi, akademi odaklı. yani akademik gelenekten gelen. usta çırak ilişkisini belleyen kuruluşlardır. hoş bu genellemede de maalesef bazı aksaklıklar mevcuttur zira; a üniversitesi mühendislik fakültesi belki müthiş akademik bir kuruluştur ama tıp da eriyip gider, ama bu doğaldır da, kurumun vizyonudur burada önemli olan, her zaman ayrışmaya gidilebilinir. ama ayrışmadan ziyade uzmanlık, yetkinliktir önemli olan. sanmıyorum ki 157 üniversitedeki her birey yeterince yetkin.

    ayrıca üniversite bir kaç bölüm dışında(tıp, avukatlık, hendese) meslek vermekle uğraşmamalıdır. sosyal bilimcinin tabi ki sosyal bir oluşumun içine girmesi istenilendir ama zaruriyet değildir. kısacası akademi için akademi yapan üniversite olması gereken ve azınlıkta olan kurumlardır. bir diğer ünivesite ki bu tipi maalesef halkımız da biliyor,diploma için mezun veren okullar. bakınız para için demiyorum, zira özel üniversitelerde gayet kaliteli eğitimi de verebilmektedirler.

    türkiye'deki üniversiteler maalesef hem yapı itibariyle hem de işleyiş itibariyle benim ehliyet(sürücü kursu) üniversitesi diye tanımladığım kuruluşlardır. bu bakış açısından baktığımızda ehliyet üniversitelerinin ideali bir meslek ehliyeti verenidir(en azından sisteme göre). yani bir insanın trafiğe çıkmadan direksiyonu nasıl tutması gerektiğini bilmesi gerekmektedir, işte burada tam tersi yapılmakta, en karlı iş düşünülmektedir.
    yetkinliğe geri dönecek olursak işte bu nedenle tıpta ve avukatlıkta stajyerlik zorunludur. sadece teoriden ve hatta ülkeye dahi uymayan neoliberal ya da kendi öğretim elemanının karını düşünen intihal unsuru kitapları gencecik beyinlere dayatarak ekonominin nasıl işlediği anlaşılmaz. kaç iktisat hocası gazete okumaya teşvik ediyor o parlak beyinleri, hangi mektep tartışmalı bir şekilde öğrenmeyi öğreniyor. sonuç trafik kazaları ve marksist bağlamda reserve army of labour'a kaynak.
    öyle ki ben bile üniversite kurabilirim şu dönemde, hele ki adı keykubat gazi ya da sultan selim olursa direkt izin gelir. ama yetkinliğim nedir? sorulur mu? hayır, umurlarında mı: tabi ki hayır. çünkü kunatite kaliteden daha iyi ve daha seçmeni kandırır bir kalkınma indikatörüdür.

    ehliyet üniversiteciliği, sadece vergi kaçakcılığı ya da misyonerlik adı altında, yavaş ama kararlı adımlarla oluşan sosyal bir karşı-devrime "imam" ve "ummet" yetiştiren şehir hayatından uzak, sosyal normlardan bihaber, tarafsız, ya da bertaraf olmuş taraflı vasıfsız zihinler yetiştirilir. yolsuzluğun dizboyu olduğu kuruluşlarda şehven sorunlar çıkar ve sonunda çağdaş ülkeler seviyesinden hakkın hukukun olmadığı, giderek eşitsizleşen bir toplum olur çıkarız.

    başta adam olmayacak kuruluşlar dedim lakin 1930lar zihniyeti ve sonrasındaki dinamizm yakalanırsa, bir ihtimal daha vardır. lakin üniversite meslek edinme yeri değildir, bir bakış açısı vermelidir. üniversite kurulacak sermaye yerine atolyeler kurulsa, eğitim sağlansa işsizlik daha iyi olabilir. ama ne kadar işsiz o kadar düşük ücrete muhtaç insan olacağı için sermaye sahipleri de bunu istemez.
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap