4 entry daha
  • devlete kolunu verip üstüne borçlu çıkan veli abimizdir,kız babasıdır kısacası candır.devletin verdiği tazminatı geri istemesi ile ilgili :

    lütfen bu satırları okurken, karşınızda, kolu, insanlığını kaybetmiş görevliler tarafından bilinçli, vicdansız ve duyarsızca bir buldozer darbesiyle insafsızca kopartılmış; kurtarma ihtimali varken, o kol günler sonra bambaşka bir şehirde bir köpeğin ağzında bulunmuş, ve bu eksikle on yılı aşkın bir süredir isyan etmek yerine, tüm umudunu dışa vuran gülen yüzüyle yaşamaya devam eden, olan biten (veya bitemeyen!) herşeye rağmen hayatını yeniden kurmuş, bugünlerde ise yaşadığı her şeyi geçmişte bırakmaya çalışarak bu dünyaya ve bu ülkeye bir yeni can katmanın sevincini yaşaması gerekirken kolu her gün tekrar kopartılmaya çalışılan biri olduğunu her kelimede hatırlayın ve okumanız bittikten sonra da hiç unutmayın!

    tarih beş temmuz ikibin. burdur cezaevinde terör suçlularının kaldığı iki koğuşta olaylar çıktı. izmir’de bir dava için ifade vermeleri gereken onbir tutuklu, ifade vermemek için isyan başlattı. mahkumlar, kaldıkları iki koğuşun kapısını kapattı. ama güvenlik güçleri, koğuş duvarlarını yıkarak mahkumlara ulaştı. duvarları kepçe darbeleriyle yıktılar. operasyonda altmıştan fazla kişi yaralandı. yaralananlardan biri de veli saçılık’tı. duvara inen kepçe darbeleri saçılık’ın kolunu kopardı. kopan kol, yerine dikilmek için alınacağı yerde çöpe atıldı. bir köpeğin ağzında bulundu. veli saçılık gazete ve bildiri dağıttığı gerekçesiyle örgüte yardım suçlamasından tutukluydu. bu davadan beraat etti ama koparılan kolu için hukuk mücadelesini sürdürdü. saçılık beraat kararından sonra girdiği sınavı kazandı. içişleri bakanlığı nüfus işleri genel müdürlüğünde memur oldu. adalet ve içişleri bakanlıklarına karşı açtığı davada 150,000 lira tazminat almaya hak kazandı. saçılık’a tazminat ödendi, ancak bu arada danıştay kararı bozdu. cezaevi olayları nedeniyle açılan dava zamanaşımına uğradığı halde, danıştay ‚cezaevi isyanı davasının sonucu beklenmelidir‘ dedi. dosya son olarak isparta idari mahkemesine geldi. mahkeme, saçılık’ın örgüt üyesi olduğunu ileri sürerek, tazminatın faiziyle birlikte geri alınmasına, mahkeme masraflarının da veli saçılık’tan istenmesine karar verdi. devletin istediği para 500,000 liraya ulaştı. veli saçılık, koparılan kolunun üzerine bir de borçlu çıktı.

    * * *

    biz bu ülkenin tarihinde çok gördük, hala da görmeye devam ediyoruz bir insanın, insanlıktan çıkmış zihniyetliler tarafından defalarca öldürüldüğünü. katlettikleri yetmezmiş gibi, ölüsünü bile kıvrandıran resmi ve gayri resmi merciler ve kişiliklerini kaybetmiş kişiler, ölülerin ruhunu da katletmeye devam ederler bu vicdansızlıklarıyla. ölülerin ruhunun huzur bulmasının sağlanması, hem dini hem de insani bir gereklilik ve hatta mecburiyetken, bunun aksinin yapılması ve bu eylemin bıkmadan onyıllarca sürdürülmesi hiçbir vicdana sığmaz, sığamaz. her demeç, her mahkeme kararı, açılan her yeni davayla ruhlar bir kez daha katledilirken hangimiz sessiz kalabilir ki? hele bir de bu yapılanlar öldüremeyip süründürdükleri insanlarımıza yapılıyorsa, işte o zaman sesimiz yükselmeli, çığlıklarımız duyulmalıdır insanlığını unutmuşlar tarafından.

    işte bu yüzden çok önemlidir veli saçılık olayı’na sessiz kalmamamız!

    veli saçılık 5 temmuz 2000 tarihinde tutuklu bulunduğu burdur cezaevinde çıkan ‚isyanları bastırma operasyonu‘ sırasında kolunu kaybetti! bu vahim olay, bu korkunç ve bir o kadar da korkutucu acı, bu denli basit bir cümleyle ifade edilememesi gerekirken, yapılanlar, kana susamışları kesmemiş olacak ki bir dozer darbesiyle kopartılan kol günler sonra isparta’da bir köpeğin ağzında bulundu!

    veli saçılık ve eşi için beş temmuz, katılamadıkları bir arkadaş toplantısı için ‚iki elim kanda olsa da katılırdım, gerçi biri kanlıydı ama…‘ gibi bir nükte ile geçiştirilmeye çalışılan bir günün tarihidir. çünkü, unutmaya çalıştıkça hatırlanan her acıya yapılması gerektiği gibi, dalga geçerek bir gülümseme konusuna dönüştürülebilmelidir bu konu da… olay şakaya vurulurken, kan ağlayan bir ‚iç‘in dışa akıtılmayan gözyaşlarıdır bu sözler aslında.

    * * *

    yazımı, haklı isyanını bile sessizce haykıran, resmi mercilere bu kadar yıl sonra bile hala kendini ifade etmeye çalışan veli kardeşimin kelimeleriyle bitirmek istiyorum. yapanlara, yaptıranlara ibret olsun diye, hiç olmazsa bir kişinin, sadece bir kişinin insafa gelip adaleti, insanlık adına yerine getirmek için bir girişimde bulunacağını umarak, yine de ümitle, yine de insanlığa inançla…

    bu memleketten onyıllardır süregelen adaletsizlik, vandalizm ve yaptırımlarla nice yorgo’lar, agop’lar, musa’lar, dikran‘lar gitti, memleketine hasretle hep, altın kafes gurbete... bırakın bari veli’ler kalsın!

    * * *

    bana yapılan eza bitsin artık. bitmeyecekse gideyim bu memleketten.(*)

    beni 5 temmuz 2000 yılında burdur cezaevinde yaşananlardan hatırlarsınız. olayda koğuşa dalan buldozerle kolum kopmuş sonrasında da isparta sokaklarında kopan kolum bir köpeğin ağzında bulunmuştu. olay olduğu günlerde babaşbakan ecevit dahil bütün devlet yetkilileri idarenin kusurlu olduğunu ve gerekenin yapılacağı beyanatlarını verdiler. durumu telafi etmek için de protez kol verdiler. içişleri ve adalet bakanlığına karşı açtığımı antalya 1. idare mahkemesindeki tazminat davasını kazandım. 100 bin lira maddi, 50 bin lira manevi tazminat kazandım. ancak danıştay 10. dairesi süren isyan davası olduğu ve onun sonucunun değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek karararı bozdu. antalya idare mahkemesi isparta da idare mahkemesi kurulduğunu söyleyerek davayı isparta’ya gönderdi.

    isparta idare mahkemesi tazminat davamın reddine karar verdi. daha önce antalya idare mahkemesi benim kusurlu olduğuma dair hiç bir delil olmadığını ve can güvenliğimi devletin korumak zorunluluğuna vurgu yapmıştı. yeni kararda ise devletin müdahale yetkisinden dem vuruluyor. en kötüsü kararda yalan yanlış bilgilerin olması. güya ben yasa dışı örgüt üyeliğinden mahkûmmuşum, isyan davasın yargılanıyormuşum vb. bir çok yalan yanlış iddiada bulunuyor. ellerindeki dosyada yardım yataklıktan yargılandığım ve beraat ettiğim, isyan davasının zaman aşımından düştüğü bilgileri mevcut ama bunları görmek istememiş hâkim beyler. kin kusuyorlar, danıştayı bile dinlemiyorlar.

    hiç yok yere 2 yıl 6 ay hapis yattım, hiç yok yere kolum koparıldı ve bilerek dikilmesi engellendi, sonunda da kolum bir köpeğin ağzında bulundu. tarifsiz acılar yaşadım. şuan nüfus memuruyum, herkesin cebinde taşıdığı nüfus cüzdanını ben yazıyorum. ama mahkemeye bakarsanız “katli vacip azılı terörist“im. sizce bu bana yaşatılan acıların hiç bir karşılığı yokmu? adalet bu mu, bu kadar mı? on yıldır tek sorumlu mahkeme karşısına çıkarılmadı ve ben mahkeme kapılarında sürüne sürüne bir avukat kadar hukuk bilgisine sahip oldum. bana yapılan eza bitsin artık. bitmeyecekse gideyim bu memleketten.

    veli saçılık

    * * *

    not: oral çalışlar’ın 30.06.2008 tarihli köşe yazısından bir bilgi:

    veli`nin kolu kopartıldığında dönemin cezaevleri genel müdürü ali suat ertosun`du. 19 aralık 2000 yılında 32 kişinin ölümüne neden olan 20 cezaevine yönelik operasyonun da etkili isimlerindendi.

    kopan kolla ilgili “olayın sorumluları hakkında gereken yapılacak” diye demeç vermişti. kendisi geçenlerde cumhurbaşkanı abdullah gül tarafından hâkimler ve savcılar yüksek kurulu üyeliğine atandı.

    danıştay 10. dairesi tazminat kararını reddederken, “zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde ise idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır” ifadesini kullanmış. veli saçılık aylarca hapis yattığı davadan beraat etti. direniş davası ise sürüyor. veli saçılık hiçbir mahkûmiyete sahip değil. buna rağmen kazandığı tazminatı danıştay kararıyla kaybetti...

    ali suat ertosun ise hâkimler ve savcılar yüksek kurulu üyesi olarak görevini sürdürüyor...

    garine b. seropyan

    (*) veli saçılık’ın basın kuruluşlarına yazdığı mektup.
110 entry daha
hesabın var mı? giriş yap