• italya'da sürgün yaşayan ve kendisi gibi sürgün olan eski bir rus müzisyenin intiharını araştıran bir rus şair ile seneler evvel (yanlış hatırlamıyorsam) evini yakmış ve ailesinden ayrılmış bir meczup arasındaki ilişkiyi anlatan bir tarkovski filmi. vatan özlemiyle yanıp tutuşan şair konuk olduğu toplumdaki yabancı konumuyla onların modern yaşamına dışarıdan bir gözle bakar, yaşamlarının maneviyattan uzak anlamsızlığı içini kemirir, kendisine meyil eden fingirdek tercümanının dünyevi dertlerine tepeden bakar ve meczupun modern yaşama karşı koyduğu tavırdaki fedakarlığa gıpta eder. meczup finale doğru şehir meydanında kendisini yakar, topluma mesaj vermek için (mesaj kaygılı bir meczuptur kendisi). şair karakteri bir yandan konformist yaşam biçimine tepki ile bakarken, öte yandan meczupun gösterdiği cesareti gösterememenin vicdan azabıyla kavrulur, ve bitmedi, diğer yandan da durmadan sıla özlemiyle rusyadaki evi ve ailesiyle ilgili rüyalar, hayaller kurarak "amına koyim nerden düştük bu memlekete" diye dövünür durur.

    dostoyevski, tolstoy okuyarak büyümüş tarkovski kimi zaman didaktikleşen diyaloglarla anlatır meramını. inanılmaz yavaş tempolu bir filmdir. ama yavaşta olsa bir tempo vardır ortada, temposuzluğundan yavaş bir film değildir yani, karıştırılmasın. zira bence tarkovski'nin izleyenini en çok büyüleyen, alıp götüren filmidir ayna'dan sonra. öyle böyle değil, resmen tablo gibi görüntülerden oluşur film. özellikle şairin rusyadaki evini düşündüğü sahnelerde öyle çekimler vardır ki nefesi kesilir insanın.

    bütün tarkovski temaları, meseleleri bir filmde toplanmış, üstüne filmi çektiği dönemde kendisinin de rusya dışında sürgünde olmasından dolayı kaynaklanan kişisel bir karanlık atmosfer eklenmiştir. tonino guerra etkisi belli belirsiz sezilmekte, kimi kör gözüm parmağına diyaloglar yüzünden film izleyeni ayna kadar etkileyememektedir, ama klasik kıvamında bir film olduğu tartışılmazdır.

    ayriyetten (bkz: nostalgia)
122 entry daha
hesabın var mı? giriş yap