• eğer unutmaya çalıştığın bir sevgili ise o zaman durum bambaşka bir hal alır. çok acı verici bir durumdur sevgiliyi unutmaya çalışmak. ilk zamanlarda çok anlamazsın, hissetmezsin eksikliğini, "ohh be iyimiş böyle, kafam kulağım rahatladı sonunda" diye düşünürsün. ama zaman geçtikçe onun eksikliği vücudunun hücrelerine yayılmaya başlar, ta ki vücudundaki hücrelerin yarısından çoğuna yayıldığında işte o zaman beyninde şimşekler çakmaya başlar ve artık kırığın sıcaklığı geçmiş, acımaya başlamıştır kalbin.

    o andan itibaren hayat farklılaşmaya başlar, artık gördüğün, duyduğun, tattığın ve dokunduğun herşeyde mutlaka o'ndan birşeyler vardır. odanın penceresini açmaya çalışırken cam kenarında onun saç tokasını görürsün aklına gelir, alıp o tokayı koklayıp ağlamaktan kendini alamazsın; yemek yaparken onunla yaptığın yemekler gelir aklına, yemek yapamaz olursun; yemek yerken onunla yediğin yemekler gelir aklına, yemek yemekten artık zevk almazsın; eğer uzun bir ilişkiniz olduysa istanbul'un birçok yerini gezmişsindir ve gittiğin heryerde onunla mutlaka bir anın vardır yine gelir aklına, bir an önce o mekandan çıkıp gitmek istersin; radyoda orda burda bir şarkı duyarsın, illa ki o şarkının bir sözü onu anlatıyordur, defalarca dinlersin dinlersin; üzerine giymeye çalıştığın bir elbise veya kullanmaya çalıştığın birşey onun hediyesidir, kullanmak için elini uzatırsın, bir anda yokluğu saplanır beynine ok gibi; arkadaşlarınla konuşurken sorarlar o'nu "nasıl iyi mi" falan diye, cevap vermek istemezsin, bir de kendi düğünlerine o'nunla birlikte seni davet ederler, düğünlerden de nefret eder hale gelmişsindir artık. herşeyin her yerin mutlaka onunla bir ilgisi vardır, zamanla herşeyden nefret eder hale gelirsin, hayattan zevk almaz, zoraki yaşamaya başlarsın artık.

    gece başını koyup yastığa uyumak istersin, sabah erken kalkıp gitmen gereken bir işin vardır. ama uyuyamazsın, gözlerin açıkken onu görürsün, kapalıyken onu düşünmeden edemezsin. düşünürsün düşünürsün ve bir yerden sonra hiç ağlamayan gözlerin dolmaya başlar ve ağlarsın, ağlarsın, ağlarsın. yalnızlık seni kendinle başbaşa bırakmıştır. sabaha kadar yatakta bir o tarafa bir bu tarafa döner durursun, vakit sabaha yaklaşınca uyuma hormonu zorunlu olarak fazlaca salgılanır ve farkında olmadan uyuyakalırsın. ancak uykuya dalmandan birkaç saat sonra uyandırma alarmın çalar; ağlamaktan ve uykusuzluktan şişen gözlerle kalkar işe gidersin. bir de seni görenler bu şişlikleri sorarlar, doğru cevabı veremezsin, uyku sorunum falan var deyip geçiştirirsin.

    yoğun iş hayatının içinde unutmuş gibi olabilirsin ama küçük bir anımsayış tekrar mahfetmeye başlar hayatını. hiç anımsama olmasa bile işten ayrıldığın anda elin telefona gider o'nu aramak için, alışkanlıktır artık işten sonra onu aramak, ama kahretsin ki yoktur artık arayacağın o kişi. yolda el ele yürüyen bir çift görünce ya da saçları arkadan o'na benzeyen birisini görünce sanki buz gibi bir kova su başından aşağı dökülür.

    unutamazsın çoook uzun bir süre, zaman herşeyin ilacıdır, evet doğru ama aşık olduğun birisini unutmak için çoooook uzun bir zamana ihtiyacın vardır. ayrıca üzerinden asırlar da geçse bazı anılarda ve yerlerde içinde bir yerlerde küçük de olsa bir sızının oluşmasını engelleyemezsin. o acıyla yaşamaya alışırsın artık ama bu alışkanlık acının şiddetini hiç düşürmez.

    ne olursa olsun o'nu tamamen asla unutamazsın.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap