1045 entry daha
  • beni tekrar ekşiye döndüren, dizilerin dizisi.

    uzuuuun bir entry olacak bu baştan söyleyeyim. spoiler olacak bol bol. 'en' bölümler olacak, quote'lar olacak. dean olacak sanıyorum en bol olarak. ama denildiği gibi sam olmadan dean olmayacak ki. ya da bobby. ya da o yavşak babaları. ya da cass. of, bol bol cass de olacak evet.

    ve sezon 6da bitecek, çünkü tam oradayım. sonun başlangıcında. eylüle kadar sabretmem, sonra da hafta hafta izlemem gereken bir dönemde, sondayım, dipteyim, harcayamadığım bölümlerdeyim.

    neyse, başlayalım mı?

    zamanında tanımını yapmışım daha yeni başladığında (#8275220) , jared demişim, jensen demişim ama aslında kıymetini bilememişim. ilk beş bölüm izleyip atmışım başımdan. sonra bir geri dönüş, ve "asıl" supernatural ile tanışma. dean ve sam ile.

    neden bu dizi peki? başta, herhangi bir procedural dizi gibi ana bir olay döngüsünün etrafında dönen her bölümü farklı, ortasından girene de kendisini izlettirebilen bir diziydi işte. ama sonra artık sadece bir dizi değildi bu. sam ve dean'di, o kardeşlikti, bizi hep birbirimize karşı kullanacaklar deyip uzaklaşılamayandı.

    tamam, insanı ilk çeken jensen ackles'dı, jared padalecki'ydi, nasıl olmasındı, o adamları siz hiç gördünüz müydü? hala izliyor musunuz? halen nefesiniz kesilmiyor mu? benim kesiliyor. sonra misha collins'di, yaşasındı, so-fucking-yummy'ydi, "i did everyting for you, dean"di. neyse, buraya geleceğiz bilahare.

    sizin hiç kardeşiniz oldu mu? benim olmadı. ama olsaydı, böyle olacağını umuyor olurdum.

    --- spoiler ---

    bir diziyi en iyi bölümleriyle anlatmaya çalışmak, aslen benim gözümde yanlıştır. önemli olan onu iyisiyle, kötüsüyle kabullenmektir. allah kahretsin, resmen bir filler episode izliyorum, hayatımın bir saati ziyan oldu deyip gene de vazgeçmemektir. kısacası biraz (belki birazdan da fazla) sahiplenmektir. sevmektir, içine girmektir. ama gene de bana supernatural'ı öyle bir anlat, öyle bölümler söyle ki bana neden bu diziyi sevdiğini anlayayım diyorsanız; onun için geldim. hazırım. tüm içimi dökmek zorundayım.

    son uyarı; aşağıda bol bol sevgi sözcüğü göreceksiniz. dean!, sam!, cass! çığlıklarını duyacaksınız. belki gene de anlatamayacağım, ancak en azından biraz anlaşılacağım. kimsenin bana dokunmasına ihtiyacım yok. yemek, su ve supernatural sanıyorum benim için yeterli bir süreliğine.

    here we go: supernatural top 14 (çünkü 15. olabilecek tonlarca bölüm var!):

    s01e01. pilot: en iyi bölümleri sayıp da pilot'u dışarıda bırakmak mümkün müdür? come on! en baştan başlıyoruz. yavşak baba john'un kayboluşu ile sam ve dean'in tekrar bir araya gelişi. kaçan kardeşin geri dönüşü. dizinin protagonisti mi olacak derken, jess'in* aynı mary winchester gibi ölmesiyle başlıyor aslında herşey. askıya alınan ne varsa tam gaz gidiyor bundan sonra. sam, normal olamayacağını, asla bahsedilen o apple pie hayatı olamayacağını görüyor. dean, kardeşine, ailesine, ortağına kavuştuğu için mutlu. ama içten içe bilmiyor mu sanki, "you are my weak spot. and i'm yours"

    john*: "take your brother outside as fast as you can - don't look back. now, dean! go!"
    dizimizin ana fikri işte tam burada. dean, al kardeşini ve ilerle. asla geriye bakma. git, ve onu koru. o senin kardeşin. o sen, sen de osun. bu kadar basit. bu kadar acıklı. bu kadar güzel.

    hep de depresif olacak herşey? asla. supernatural burası. remark'ın, comeback'lerin vatanı, nickname'lerin yurdu..

    sam: "i swear, man, you have got to update your cassette tape collection."
    dean: "why?"
    sam: "well, for one: they're cassette tapes. and two: black sabbath? motorhead? metallica? it's the greatest hits of mullet rock."
    sam? allah çarpar. dean çarpar. en kötü ben çarparım. seni bon jovi hayranı seni! not that there is anything wrong with that.

    sam: "bitch!"
    dean: "jerk!"
    ha!

    herşeyi bırakın, bu bölüm olmasa, gerçek spn fanı olduğunuzu nasıl kanıtlayabilirsiniz? sam'in lsat'den 174 aldığını bilmiyor muydunuz yoksa?

    sonuç itibariyle, bölüm sonunda jess'i de aynı demon'a kurban veren sam, impala'nın (metallicar!) bagajına bir tüfek atar ve: "we got work to do."
    ah canım sam'im.. hiçbir fikrin yok bile.

    s02e01. in my time of dying: tamam, önce seviyesiz kısımları aradan çıkaralım. dean, hastane kıyafetleri içerisinde. lanet bir beyaz tişört, hafif bol bir mavi pijama altı (scrubs). ama böyle birşey yok. jensen ackles. jensen fucking ackles. ahem. neyse. sakinim. tamam. ve ah o ıslak dudaklar. goddamnnit. god-damn-nit.

    tamam, geçti.

    gerçek anlamda ilk ağlatan bölüm bu olmuştu diyebilir miyiz? s01e09 home'da dolan gözler, burada boşaldı sanıyorum. koca bir sezon boyunca babalarını arayan winchester kardeşler sonunda sucky john'u (yavşak baba! çocuklarını ortada bırakan, hiçbir işe yaramayan, takıntılı, fazla kontrolcü, emreden, sır saklayan, yalancı, sözde baba!) buldular derken, kazaya karışıp hastaneye düşüyorlar.

    dean, hayalet olarak etrafta dolaşıyor, sam ne yapacağını bilemiyor, sadece, dean olmadan ne yapabilir ki diye düşünmek istemiyor. lanet olsun ben de düşünmek istemiyorum. dean olmadan sam, sam olmadan dean istemiyorum, kaldıramıyorum. tessa denilen o yalancı küçük reaper dean'imi istiyor, omuzlarındaki o yükü bırak diyor, hep john'u, hep sam'i düşünemezsin, let go diyor. ah dean! benim küçük, zavallı, boyundan büyük ağırlığı üstlenen, küçük ebeveyn dean'im. sam, sam, sam diyor. ne diyebilir ki başka? o, sam çünkü. sam, o çünkü.

    tessa doğru noktayı biliyor ama: "so yes, you can stay. you'll stay here for years, disembodied, scared. over the decades it'll probably drive you mad, maybe you'll even get violent. dean, how do you think angry spirits are born? they can't let go, and they can't move on, and you're about to become one."

    "the same thing you hunt."

    tam kabulleniyor, herşeyi arkada bırakıp, sözde "daha iyi" biryere gitmeye hazırlanıyor dean ama sucky john, hayatının tek akıllı işini yapıyor sonunda: yellow eyed demon ile (spoiler: azazel!) anlaşıyor ve ruhunu, dean'in ruhuna karşılık veriyor. winchester'lar ve onların kendilerini kurban etme sevgileri! dean, uyanıyor, sam mutlu, dean mutlu, sucky john mutlu.

    ama sonunda john çöküyor. ruhu yellow eyed'in huzurunda, cehennemde kendisine özel ayrılmış bir yerde..

    dean ve sam de onunla birlikte. yaşıyorlar elbette. ama annelerinden sonra babalarını da kaybetmek..

    ve gözyaşları... cut scene...

    s02e20. what is and what should never be: oh, boy. bu bölüme yürek mi dayanır? dean, bir djinn ile karşılaşıp onun büyüsü altına giriyor. hem de nasıl bir büyü? kendisini tam istediği gibi bir hatunun yanında buluyor. mary hayatta ve mutlu. john, ölmüş, evet, ama yatağında, huzurla. hunting nedir bilmeden. sam? stanford'da. jess'le. kimse avlanmıyor. sadece evlerinde, kendi hayatlarını yaşıyorlar. dean için bu düşünülemeyecek kadar güzel. huzur. ah, lanet. işte apple-pie hayat bu. ama gene de mükemmel değil. mary ölmeyince, john kendisini avlanmaya vermeyince, dean ve sam'i de öyle yetiştirmeyince kardeşler, kardeş gibi değil. hayatlarını paylaşmıyorlar. tatilden tatile görüşüyorlar. "you are my brother" o kadar da birşey ifade etmiyor.

    ama bu kadar da değil. onlar kendileri için "çizilmiş"* ya da "özgürce seçtikleri"* bu hayatı yaşamadıkları için, hayatlarını kurtardıkları insanları kim kurtaracak? kimse. herkes, herşey ölüyor, ölmüş. 20 yıllık bir savaş. hiç olmamış. dean şimdi ne yapmalı? ailesini kurtarmak mı önemli, binlerce insanı mı? neden birilerini kurtarmak için mary'yi, john'u, sam'i, jess'i kurban vermek zorunda? neden kendisini kurban etmeli?

    dean: "dad, i know what you'd say. so go hunt the djinn. he put you here, it can put you back. your happiness for all those people's lives, no contest. right? but why? why is it my job to save these people? why do i have to be some kind of hero? what about us, huh? mom's not supposed to live her life. sammy's not supposed to get married. why do we have to sacrifice everything, dad?"

    cevap yok. aslında cevap belli. dean, gerçeğe dönmeli. gerçek sam'e dönmeli. herşeyden öte, gerçek sam'i nasıl bir başına bırakabilir ki?

    sam: "i thought it was supposed to be this perfect fantasy."
    dean: "it wasn't. it was just a wish. i wished for mom to live. if mom never died, we never went hunting and you and me just never... you know."
    sam: "yeah. well, i'm glad we do."
    biz de sam.. kesinlikle, biz de.

    s02e22. all hell breaks loose - part ii: en başında: the road so far. ve carry on wayward son.

    faciaların ilki. dean'in sam'ini kaybettiği o bölüm. o ilk yara. o ilk acı. o ilk telaş. o ilk bilinmezlik. o ilk boşluk.
    sam? gone.

    bobby: "something big is going down, end of the world big."
    dean: "well then let it end!"
    bobby: "you don't mean that."
    dean: "you don't think so? huh? you don't think i've given enough? you don't think i've paid enough? i'm done with it, all of it. if you know what's good for you, you turn around and get the hell out of here. go!"

    bunu kardeşinin cesedi başında söyleyen bir dean'i görünce ne yapmamız bekleniyor? kendisiyle acısını paylaşmamamız mümkün mü? sam? ah, sam? neredesin? nasıl öyle çabuk rengin soluyor? neden?

    dean: "always tried to protect you. keep you safe. dad didn't even have to tell me. it was just always my responsibility, you know? it's like i had one job. i had one job, and i screwed it up. i blew it, and for that, i'm sorry. i guess that’s what i do. i let down the people i love. you know, i let dad down, and now i guess i’m just supposed to let you down, too. how can i? how am i supposed to live with that? what am i supposed to do? sammy? what am i supposed to do?"

    sammy!

    bu adamdan ne beklenebilir? yaşaması mı? hayata devam etmesi mi? sammy orada yatarken mi? külleri etrafa savrulmuşken mi? dünyadaki tek winchester olarak mı? dean bunu gerçekten yapabilir mi? hayır. kendisini feda etmek zorunda. o bir martyr.

    crossroad demon çağrılır. tüm dilekleri gerçekleştiren, ama karşılığında ruhunu isteyen... "show your face, you bitch!"
    "it's a fire sale, and everything must go!"
    ah dean, sana herkese verdiği 10 yılı gösterir mi sandın? sen dean winchester'sın. dashing el deano. hunter. badass. senden o kadar çok şey almak isterler ki...

    demon: "i'll give you one year. and one year only."
    ve sammy geri döner.
    dean mi? zaten kendisinin bir önemi yoktur ki, babası da ruhunu onun için vermese, o hayata olamayacaktır. dean winchester, yaşamı kendi gözünde sadece sammy'ye hayat verince bir anlam kazanabilen adam.

    ama ne yaparlarsa yapsınlar, cehennemin kapılarının açılmasını durduramazlar. gene de yellow eyed demon ile hesapları vardır. colt'u (herşeyi-öldüren-ama-aslında-bazı-şeyleri-öldüremeyen-silah) da ele geçirip yellow eyed'ın karşısına çıkarlar. cehennemin kapısından kaçabilen john da yardım eder onlara. john! çocuklarını ortada bırakan, hiçbir işe yaramayan, takıntılı, fazla kontrolcü, emreden, sır saklayan, yalancı, sözde baba! en azından artık özgürsün.

    dean'in ölümüne geri sayarak bir sezona nasıl başlanır ki?

    sam'de de bu sorunun cevabı yok: "you've saved my life over and over. i mean, you sacrifice everything for me. don't you think i'd do the same for you? you're my big brother. there's nothing i wouldn't do for you. and i don't care what it takes, i'm gonna get you out of this."

    ve bölüm biter.. full circle ile;
    dean, metallicar'ın bagajını kapatır ve: "we got work to do"

    s03e08. a very supernatural christmas: supernatural'ın o sıkıntılı havası benim de favori bölümlerimi etkiliyor sanırım. drama bağımlısı mıyım? acısız yapamıyor muyum? emin olun öyle değil. ben ne kadarsam, sam ve dean de o kadar. sadece o kadar.

    dean noel'i kutlamak istiyor çünkü, bir senesi ve tam bir senesi var. ölecek. cehenneme gidecek. o gereksiz ruhu, kendisine ve dünyaya bir yararı olmadığına inandığı ruhu cehennemde yanacak. son bir noel. ailecek. sammy ile.

    sammy noel'i kutlamak istemiyor çünkü, bir sonraki noel yalnız olacak. dean yok. onun yüzünden cehennemde. ve sam yalnız. mary yok, john yok, jess yok. dean yok. kaçmaya çalışsa da aslında hep arkasında duran dean... yok. nasıl hiçbirşey yokmuş gibi kutlayacak?

    ama 1991'de de yalnızlar. sam 8, dean 12 yaşında. ve dean o zaman da sam'i korumaya çalışıyor. o çocuklarını ortada bırakan, hiçbir işe yaramayan, takıntılı, fazla kontrolcü, emreden, sır saklayan, yalancı, sözde baba!larının noel için döneceğini söylüyor. ama dönmüyor. dean gene de gidiyor, çalıntı da olsa kardeşine hediye çalıyor. çünkü bildiği şey o. çünkü elindeki tek şey o. ve sammy. ve onu korumak zorunluluğu. ve ona bakma ihtiyacı.

    sammy de babasına hazırladığı hediyeyi veriyor dean'e. çünkü artık, 1991 noel'inden itibaren, babasına değil dean'e güveniyor. artık örneği dean. abisi değil, herşeyi. tanrısı. ilahı. babası, annesi. herşeyi.

    ve hediyesi o amulet'dir. dean'in 1991 noelinden beri, 16 yıldır boynundan hiç çıkarmadığı o amulet.

    sam ve dean'in hikayesi anlatılmalıysa eğer, bu aslında yeterlidir. babaya alınan ancak kardeşe layık görülen, bir ömür boyu boyunda herşeyden öte taşınan bir hediye.

    sam, 2007 yılında, dean'in o son, en son yılında gene dayanamaz. çünkü o dean'dir. kardeşi. his blood. his savior. his pain-in-the-ass. benzin istasyonundan alınan hediyeler verilir birbirine. son noel gene birlikte, mutsuz ama mutlu geçirilir. çünkü sam ve dean'in hikayesi hep böyledir.

    s03e11. mystery spot: ben her zaman o kadar mutsuz değilim. supernatural da değil emin olun. komik ve hüzünlü. sonra yeniden komik. sonra acı. sonra çok komik.

    ama mystery spot acıdan çok komik. arada supernatural’dan beklediğiniz bu. her bölümde dean veya sam’in innuendo’ları, pun’ları değil. içten, komik, eğlenceli bir bölüm.

    iki kardeş, cehennemden çıkan iblislerin peşinde, bir dava üzerinde çalışırken kendilerini aynı günde (tuesday! pig’n a poke!) tıkılmış buluyorlar. daha doğrusu sam buluyor. geri kalan herkes için yeni bir gün. yeni bir salı. sadece 100 kere aynı salı olduğunu bilmiyorlar.

    asia ile başlıyor gün. heat of the moment.

    amaç salıyı geçirmek, ancak geçmiyor. her günün sonunda dean ölüyor ve sam yeni baştan başlıyor.

    ilk ölüm korkunç. ikinci de. yüreğiniz dayanmıyor. “şimdi değil, dean,” diye ağlıyor sam, “böyle değil!” ama sonra: heat of the moment.

    ve dean gene ölüyor. 100 kere. yanlışlıkla mystery spot’da vurulur. araba çarpar. üzerine piyano düşer. sosis yerken boğulur. duşta ayağı kayar ve düşer. köpek saldırır. hiçbiri gerçekten anlatılmaz, yaşanır: "these tacos taste funny to you?"

    ve gene de sam her seferinde kendisini anlatmaya çalışıyor. 100 kere. ama dean karşımızdaki. god love him.

    dean: "nice reflexes."
    sam: "i knew it was going to happen, dean. i know everything that's gonna happen."
    dean: "you don't know everything."
    sam: "yeah, i do."
    dean ve sam onun taklidini yaparak aynı anda: "yeah, right. nice guess."
    sam: "it wasn't a guess."
    dean ve sam gene birlikte: "right, you're a mind reader. cut it out, sam. sam! you think you're being funny but you're being really really childish! sam winchester wears makeup... sam winchester cries his way through sex... sam winchester keeps a ruler by the bed and every morning when he wakes up he—"

    kardeşler. uyumları ve uyumsuzlukları. eğlenceleri ve ağlamaları. komiklikleri ve acıları.
    ne olursa olsun, birbirlerinden vazgeçememeleri.
    ve trickster'ın dersleri.
    ancak sam, dean. dean de sam. onlar bir. ve tek. ve kardeş. ve yin. ve yang.

    s03e16. no rest for the wicked: evet, sanıyorum bir numaram bu benim. en çok sevdiğim, tekrar izlemeye dayanamadığım bölümüm.
    the one where dean dies. *sniff*

    carry on wayward son ile başlıyoruz gene. ritüelimiz bu. sonunda hayırlı bir şey olmayacağını bile bile giriyoruz the road so far’a.

    dean’in son 30 saati kala (hellhounds! geliyorlar!) amaç lilith’i bulmak. ve öldürmek. ama nasıl? herşeyi-öldüren-ama-aslında-bazı-şeyleri-öldüremeyen-bıçak ile. o bıçak da ruby’de. lanet olası pislik iğrenç demon ruby’de. manipülatör ruby’de. dean, ona bulaşmak istemiyor, ah benim akıllı, zavallı, doomed dean’im. sam ise, bir sezon daha sürdürüp sonunda kendisine apocalypse’i başlatacak salak inancı (ve baştan çıkışı ile) yüzünden, biraz da olsa ruby’ye güveniyor. bugüne kadar hayatını kaç kere kurtardı değil mi? salak, salak sammy! ruby’yi çağırıyor ve dean, benim muhteşem dean’im ruby’den herşeyi-öldüren-ama-aslında-bazı-şeyleri-öldüremeyen-bıçağı kapıyor.

    sam kendisini feda etmeye hazır. çünkü aynı şeyi dean de yaptı. ve gene yapacaklar, ve gene yaparlar. çünkü winchester kardeşler onlar. fucking martyrs.

    dean: “don't you see a pattern here? dad's deal, my deal, now this? i mean everytime one of us is up the creek the other is begging to sell their soul. that's all this is, man. ruby's just jerking your chain down the road. you know what it's paved with and you know where it's going.”
    sam: “dean, what do you think is gonna happen? this is me, i can handle it... and if it'll save you...”
    dean: “why even risk it?”
    sam: “because you're my brother. because you did the same thing for me”
    dean: “i know... and look how that turned out... all i'm saying... sammy, all i'm saying is that you're my weak spot. you are. and i'm yours.”

    sizin de kalbiniz acımıyor mu?

    kabul edelim, supernatural bunun üzerine oynuyor. bizim yumuşak noktamıza. onlar kardeşler ve birbirlerine fazla bağımlılar, baba problemleri var, ayrılamıyorlar, bir kalamıyorlar, bir diğeri için kendilerini anında feda ediyorlar. bir başka dizide, bu çember, bu geri dönüşler dayanılmaz olabilir. ama supernatural için değil. buradan besleniyor supernatural. kaynağı burası. onlar kardeşler. kavga da etseler, değişeceklerini de söyleseler, dönüp dolaşıp gelecekleri yer gene burası.

    dean: “we take this knife, and we go after lilith our way. the way dad taught us to. and if we go down, then uh... then we go down swinging”

    onların yolu... bildikleri yol... go down fighting. fucking martyrs.
    bir gün bizim kaderimiz bu, kabullenelim deseler bile, ertesi gün döneceklerini biliyoruz.
    hep aynı noktada dönüp duruyorlar. çünkü yapabilecekleri bir şey yok.
    bildikleri tek şey savaşmak.
    ve savaşamıyorlarsa ölmek.
    ve arkada kalanın hayata devam edememesi.
    ve kendilerini diğeri için kurban etmek.
    ve tekrar savaşmak.
    bitmez, tükenmez bir loop.

    şimdi gidip lilith’i bulacaklar. kim kim peki? sadece sam ve dean mi sanıyorsunuz?

    bobby: “where do you think you're going? do i look like a ditchable prom-date to you?”
    dean: “this is about me... and sam. ok? this isn't your fight.”
    bobby: “the hell it isn't! family don't end with blood, boy.”
    ah bobby! o yavşak baba! çocuklarını ortada bırakan, hiçbir işe yaramayan, takıntılı, fazla kontrolcü, emreden, sır saklayan, yalancı, sözde baba!larından daha da babasın sen bu salak kardeşlere. bu kurbanlık koyunlara. bu iki muhteşem yaratığa!

    ve sonra yolda... bon fucking jovi. “bon jovi rocks… on occasion.”

    and i walk these streets
    a loaded six-string on my back
    i play for keeps
    'cause i might not make it back
    been everywhere
    oh yeah!
    i've seen a million faces
    and i rock the boat
    'cause i'm a cowboy
    on a steel horse i ride
    i'm wanted!
    wanted!
    dead or alive!

    lilith’in kapısına dayanılır ve savaşılır. ancak dedikleri gibi... dean savaşarak gider. babasının ona öğrettiği gibi. sam diye bağırarak.

    ama sam? sağ çıkar. nedeni bilinmez henüz. onun bağışıklığı vardır bir sürü şeye... lilith’e de. korkar kendisinden, freak olmaktan. ama güç bu. aslında karşı koyulamaz..

    sonunda herşey bitti derken cehennemi görürüz, ve dean’i. vücudu çengellerle asılmış. yardım istiyor. ve dudaklarında kendisine yardım edebilecek tek kişi: sam!

    bir sezon böyle bitirilir mi?

    s04e01. lazarus rising: and dean rises from his grave.

    mutlu kucaklaşmalar ile başlıyor sezon en azından. önce bobby ile. sonra *sniff* sam ile. sam! dean! together, at last!
    ve sonra impala ile! “miss me?”

    sammy onu yakmak yerine gömmeyi tercih ettiği için sanıyorum herkesden önce dean müteşekkirdir. ama nasıl? sam onu geri getirmemiş, bobby de. herhangi bir demon bunu neden yapsın zaten cehennemde…

    dean tamamen kendisi mi geri döndü? %100 saf dean mi dönen? peki geride kalan sam’e ne demeli? dean’in olmadığı bir dünyada onun saf kalacağına inanmak daha da büyük naiflik. ah sam! yalancı, korkak, freak sam! nasıl da yalanlar atıyorsun dean’e. ruby öldü diyorsun... güçlerimi kullanmıyorum diyorsun... sonun başlangıcında değilim diyorsun.

    ama öylesin. biz de öyleyiz. çünkü bu sezon, kardeşler ayrılacak. ve kardeşler savaşacak. ve kardeşler artık eskisi gibi olamayacak.

    ta ki en başa dönünceye kadar. çünkü biliyoruz. supernatural bu. kaynağı, bağı.

    sammy dean’den kaçar ve ruby ile güçlerini kullanmaya gider.
    dean de sam’den kaçar ve bobby ile kendisini cehennemden kurtaranı çağırır.
    ve o gelir. trençkotlu bir adam. tuz barikatını geçer. silahlara, kurşunlara dayanır. herşeyi-öldüren-ama-aslında-bazı-şeyleri-öldüremeyen-bıçağın, aslında-bazı-şeyleri-öldüremediğini işte o an anlarız.

    castiel: “i'm the one who gripped you tight and raised you from perdition.”
    bu cümleyi kim kurabilir?
    “i'm an angel of the lord”

    neden beni kurtardın diye soruyor dean? neden ben? ben kimim ki? yaşamımın ne değeri vardı ki?

    cass: “because god commanded it. because we have work for you.”
    cass! oh, cass. iyi ki geldin. iyi ki varsın, iyi ki buradasın. my angel...

    s04e16. on the head of a pin: dördüncü sezon, sanıyorum benim en favori sezonum olarak kalacak. so far so good. ilk 15 bölüm harikaydı, ki onlara sanıyorum honorable mentions bölümünde değineceğim (bkz: entry spoilerı) ama 15. bölüm sonunda şöyle dediğimi hatırlıyorum. supernatural, seni gerçekten çok seviyorum ama, anladık. sam’in güçleri demonic/evil/kötü... ne dersen. an-la-dık. lütfen ilerle. lütfen. ve kabul ediyorum, ilerleme supernatural’a göre bir konsept değil. ama bu bölüm… bana hepsini geri aldıran oldu sanıyorum.

    uriel ve cass, dean’i alastair’e işkence etmesi için kaçırırlar. amaç, hızlıca sayısı artan melek ölümlerini kimin yaptığını bulmaktır. lilith mi? melek öldürmek öyle kolay değil ki!

    peki neden zavallı dean? çünkü lanet olası alastair, dean’e cehennemde olduğu 40 yıl boyunca (dünyada 4 ay gibi bir süreye denk geliyor) işkence ederken, ona masadan kalkıp işkenceci olması için bir fırsat vermiş.. benim küçük, zavallı, yaralı, hasarlı dean’im ise sadece 30 yıl boyunca hayır diyebilmiş. geriye 10 yıllık bir işkencecilik anısı kalıyor dean’e. alastair’in çekirgesi.

    ve melekler, dean’den bu acılarını tekrar yaşamasını istiyorlar. alastair’le yüzleşmesini. kendisiyle yüzleşmesini. yaptıklarıyla. ve yaptıklarına devam etmesini istiyorlar.

    ah, ama cass için de o kadar kolay değil bu!

    dean: “what's going on, cass? since when does uriel put a leash on you?”
    cass: “my superiors have begun to question my sympathies. i was getting too close to the humans in my charge.”
    “you.”
    “ they feel i've begun to express emotions. the doorways to doubt. this can impair my judgment.”
    “for what it's worth, i would give anything not to have you do this.”

    ve alastair’in işkencesi o kadar kolay mı olur sandınız? alastair bu, cehennemin zebanisi. dean’in bir parçasının cehennemde kalma sebebi. can acıtarak değil, sözleriyle işkenceci o. ve dean’e karşı john’u kullanacak kadar da cani. zaten winchester’lardan bahsediyoruz. aile demek, işkence demek.

    alastair: “john winchester. made a good name for himself. a hundred years. after each session, i'd make him the same offer i made you. i'd put down my blade if he picked one up. but he said nein each and every time. oh, damned if i couldn't break him. pulled out all the stops, but john, he was, well, made of something unique. the stuff of heroes. and then came dean. dean winchester. i thought i was up against it again.”

    “but daddy's little girl, he broke. he broke in thirty. oh, just not the man your daddy wanted you to be, huh, dean?”

    ah, bu dean’e yapılır mı? babasının istediği adam olamadığı söylenir mi?

    ama bu kadar da değil.

    the revelation: “and it is written that the first seal shall be broken when a righteous man sheds blood in hell. as he breaks, so shall it break.”

    kırılan ilk mühürü kendisinin kırdığını bilmek dean’e neler yapar, düşünebiliyor musunuz?
    zavallı ruhlara işkence yaptığı yetmiyormuş gibi, bunun ağırlığını taşımıyormuş gibi..
    üzerine apocalypse’i başlattığını bilmek...
    benim küçük, zavallı, dünyanın yükünü omuzlarında taşıyan dean’im.

    ama cass’in de dediği gibi: “the righteous man who begins it is the only one who can finish it.”
    dean, sen başlattın, sen bitireceksin.
    god has work for you to do.

    peki ya bizim minik anti-christ’ımız ne yapıyor dean’den uzakta?
    o da daha derin bir dip görüyor ne yazık ki.
    kendisini güçlü kılabilmek için artık kana muhtaç.. demon blood’a... en önemli sağlayıcısının da o pislik ruby olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
    ah sammy! bu sezon daha da dibi görecek misin?
    sorunun cevabını bilmesem, ve bu cevap evet olmasa, gene bir ümidim olurdu ne yazık ki!
    sammy! dean’i yeterince güçlü adletmeyen, ama kendisi o muhteşem yeteneğiyle her işe haiz sammy! o muhteşem yeteneğini ancak ve ancak demon blood ile yeteri kadar kullanabilen, bağımlı sammy!

    ve bu sezon kardeşler karşı karşıya gelecekler.
    ve bu sezon kardeşler kavga edecek.
    biri cennetin, biri cehennemin temsilcisi
    kim kazanacak?
    sam ve dean olmayacağı kesin gibi...

    s04e18. the monster at the end of the book: bazen, diziler kendilerini fazla ciddiye alır. inside joke modu fazla olur, devamlı bir shootout yapılır, diğer dizilere, fanlara, filmlere, kişilere… o çizgiyi öyle bir çizmek, ele alınan konuyu öyle bir belirlemek gerekir ki, dizi artık oradan itibaren kötüye doğru gitmesin (bkz: jump the shark).

    19.cu bölümünde bir üvey winchester kardeş yer aldığı için izleyiciler “the episode that supernatural jumped the shark” demeden kendileri o bölüme o adı veren bir diziden bahsediyorsak ama böyle bir sıkıntı olmayabilir demektir.

    the monster at the end of the book, bu işin nasıl yapılabileceğini gösteriyor. tüm fandom’u çılgına çeviriyor.

    çünkü bu bölümde, dean ve sam, supernatural diye bir fandom olduğunu öğreniyorlar. yay!

    belki çok tarafsız bakamıyorum. ben eski bir fanfiction yazarıyım. bu fandomda yazmadım ama insanları çeken şeyi görebiliyorum. görebiliyorum yetersiz belki de. dean and sam fucking winchester’dan bahsediyoruz burada. fanfic nasıl yazılmaz? tanrım, o adamları hiç gördünüz mü? dean kadar yakışıklı birisi, sam kadar… “endamlı” birisi var mı? woof! sonra o kızgınlık, o sinir, o baba-sorunları, o çatışmalar nasıl kaleme alınmaz?

    bir olay üzerinde araştırma yaparken dean ve sam, kendilerini anlatan supernatural diye bir seri olduğunu fark ederler. sam “mad google skillz”ini kullanarak hızlıca bir araştırma yapar ve öğrenirler ki, sam!girls ve dean!girls diye ayrılmıştır fandom. bu da beni net bir dean!girl yapıyor, ama olsun.

    sonra dean sorar... “what is a slash fan?”

    dean, öğrenmek istediğine gerçekten emin misin?

    sam: “as in sam slash dean... together”
    dean: “like together, together? they do know we are brothers right?”
    sam: “doesn’t seem to matter.”
    dean: “well that’s just sick!”

    bu shout-out aslında supernatural fandom’unu özetleyen nadir konuşmalardan biri herhalde.

    bu konuda safını belirlemek gerçekten kolay değil aslında. ben slash yazdım, bol bol okudum. wincest (sam/dean) gibi ensest sınırlarında gezen slash hikayeler de dolanır ortada çoğu zaman. benim sınırım değildir burası. hikayedir önemli olan. nasıl anlatıldığıdır. emin olun, sonuç itibariyle iyi bir wincest hikayesi kötü bir het seks sahnesini okumaktan çok daha iyidir!

    ama konu wincest’e gelince, supernatural’ı nasıl gördüğünüzle alakası var gerçekten de. insanların karşı koyamadığı o dean/sam çekimini anlayabiliyorum. kripke’nin sam ve dean’in arasındaki o fazla bağımlı ilişkide homoerotik bazı işaretler verdiğini de net bir şekilde görebiliyorum. ama onlar sam ve dean. kardeş. kardeşten de öte. birbirleri onlar. aradaki bağ, erotizmden çok ruh ile ilgili. ve bazen, ruh bağlantısı erotik değildir. yücedir. ulvidir. hüzünlüdür. sam ve dean benim için budur. küçük kardeşin idolleştirdiği büyük kardeş ile büyük kardeşin kılına zarar gelmesine izin vermeyeceği küçük kardeşin öyküsüdür.

    kripke de aslında burada “bu iğrenç” diyerek sınırı çizmiyor. gönderme yapıyor. kardeşlerin elbette (come on!) bundan hoşlanmayacağını söylüyor ama kesip atmıyor. altyapıyı halen dolduruyor.
    hatta birkaç bölüm sonra, bir karaktere wincest fanfic yazdırıyor:
    “and then sam caressed dean's clavicle. this is wrong, said dean. then, i don’t wanna be right, replied sam, in a husky voice.”

    bir slash fic okuduğunuzda en çok göreceğiniz kelimelerin caressed, husky vb. olması da ayrı bir güzel ayrıntı elbette.

    supernatural’da wincest konseptinde şahsi sınırımı çizerken, bu fandomda karşı koyamadığım tek şey doğrudan ve net bir şekilde dean/cass oluyor ki, onun yeri burası değil sanıyorum. ahem..

    (5 saatlik fanfic arası)

    sonuç olarak, supernatural, fazla üstüne giderse komik olmaktan çıkıp hızlıca eskiyebilecek bu klişeyi güzel kullanıyor. bir iki bölümde daha bu ince sınır üzerinde yürüyor aslında. ben kendi klişelerimi eleştirebilirim çizgisi, bir noktadan sonra “o zaman klişelere en başta yer verme!” tepkisine dönebilir. 5 sezon sonunda supernatural burayı zorladı ama geçmedi.

    henüz.

    bölüme geri dönecek olursak sonunda anlıyoruz ki, chuck basit bir psychic değil. bir peygamber. tanrı onu dean ve sam’in hikayesini yazması için görevlendirmiş.

    evet. yazılması gereken bir hikaye bu. bizim de desteğimiz bu yüzden gerekiyordur belki.

    şey bir de, bu fandom’da yer alıyorsam anti-possession amulet dövmesini yaptırmam gerektiğini hissediyorum yavaş yavaş.

    (bu arada bu enrty’yi yazmaya başlayalı 3 gün oldu desem? wow)

    s04e22. lucifer rising: tamam, bu en belli olanı sanıyorum. everything comes crashing down.

    kardeşler karşı karşıya. zavallı sammy, bu işin 1972’de, lucifer tarafından başlatıldığından haberdar değil. kendisini, hapsedildiği kafesten çıkarmak için azazel’in görevlendirildiğini bilmiyor. annesinin öldüğü gün kendisine içirilen demon kanının, onu bu güne getiren şey olduğunun farkında değil.

    doğumundan itibaren kendisinin yazısının bu olduğunu bilmiyor.

    oysa dean ve sam, yazgıya inanmaz.

    ama gene de dean ve sam ayrı. dean michael’ın huzurunda, sam lucifer’in.

    lanet kader, onları buraya kadar getirdi.

    ve lilith.. zavallı sammy onu öldürerek apocalypse’i durdurabileceğine inanıyor. bu yolda o kadar çok hata yaptı, o kadar kan akıttı, ve dean’i o kadar çok üzdü ki... artık kendini kanıtlamalı. gerçekten yaptığı şeyin bir nedeni olduğunu, doğru şeyi yaptığını herkese göstermeli.. dean’i inandırmalı.

    ama, aslında içten içe biliyor olmalı. kötülük ile kötülük saçarak savaşılmaz.

    ve lilith, son mühür. onu öldürebilecek tek “yetenekli çocuk”, onu öldürerek son mühürü de kırıyor.

    ve lucifer serbest!

    ama dean… dean meleklerin buna izin vermesine inanamıyor. dünyada apocalypse’in gelip, michael ve lucifer’in savaşmasına, binlerce insanın ölmesine izin vermeyecek.

    cennet kazansa bile, o salak, ruhsuz cennet yerine sam’i bu haliyle almaya razı.

    çünkü onlar kardeş. ve sam ile dean. onlar bir, ve tek.
    sam, lucifer’i serbest bıraktığında bile dean yanına koşuyor.

    çünkü sam’in hata yaptığını anlayınca, son anları bile olsa birlikte olmaları gerektiğini hissediyor.
    çünkü onlar, apocalypse’i bile birlikte karşılamalılar…

    s05e04. the end: bu bölüm, içerdiği 2 dean, insan cass, lucifer sam olmasaydı bile, sadece şunun için bile bu listeye girerdi:

    cass: “what? what? dean--i didn't--i didn't get that.”
    dean: “you know it's kinda funny talking to a messenger of god on a cell phone. it's like watching a hell's angel ride a moped.”
    cass: “this isn't funny dean. the voice says i'm almost out of minutes!”

    cass: “i'll be there immediately.”
    dean: “whoa, whoa, whoa. no, come on, man. i just drove, like, 16 hours straight, ok? i'm human. there's stuff i gotta do.”
    cass: “what stuff?”
    dean: “eat, for example. and this case, sleep. i just need, like, 4 hours once in a while ok?”
    cass: “yes.”
    dean:” ok so you can... pop in tomorrow morning.”
    cass: “yes. i'll just... wait here, then.”

    ve cass, ertesi sabaha kadar, oracıkta, yol kenarında bekler…
    awwwwwwwwwww!!!

    pekala, zachariah, dean’i michael’in vessel’i (melek kondomu) olması için ikna etmek hevesiyle onu sözde geleceğe gönderir. 5 yıl sonraya.

    tabi öncesinde, lucifer’in asıl vessel’inin sam olduğunu öğreniriz.
    zaten, içten içe bilmiyor muyduk bunu?
    winchester kardeşler onlar…
    melek kardeşlerin dünyadaki uzantıları.
    dean, büyük kardeş. babasının sözünden çıkmayan, iyi çocuk.
    sam, küçük yaramaz kardeş. babasına isyankar. kaçmaya çalışan.
    hangimiz bilmiyorduk ki?

    bu sezon, kardeşler savaşmayacak.
    kardeşler düşecek.
    derin, dipsiz bir kuyuya.
    kendilerinden nefret edecekler.
    birbirlerine güvenemeyecekler.
    ama en sonunda, sam ve dean onlar. onlar bir ve tek. sam, dean; dean de sam.
    birisi olmadan öteki olamaz.

    dean gelecekte future!dean ile tanışır ve öğrenir ki, lucifer çoktan sam’i ele geçirmiştir. dean, ona karşı savaşmaktadır. artık insan olmuş ve kendisini alkole, uyuşturucuya, haplara ve orgy’lere adamış cass ile (cass!!!) chuck ile.

    future!dean, dean’i michael’a evet demesi için iknaya çalışır. çünkü sam’in evetinden sonra kendisi de çok denemiştir evet demeyi ancak melekler kabul etmemiştir.

    daha sonra da dean’in zach’e soracağı gibi; peki bu gerçekten gelecek midir? yoksa zach, dean’in evet demesi için ona alternatif bir dünya mı yaratmıştır? ona; sam’in evet dediği, kendisinin tam bir öküz olup tüm arkadaşlarını hiç düşünmeden ateşe attığı, cass’in düşmüş bir melek olduğu, milyonlarca insanın öldüğü bir distopya mı göstermektedir?

    ve sonunda... dean bugüne geri dönüp michael’i gene de kabul etmeyince, zach’in gazabından onu kurtaran…
    elbette cass olur.

    dean: “that's pretty nice timing, cass.”
    cass: “we had an appointment.”
    dean: “...don't ever change.”

    let’s make out already, for crying out loud.

    ve kardeşler, bir kez daha hem meleklerle, hem de demonlara savaşıp kendi yazgılarını yazmaya karar verirler.
    bir kez daha vazgeçinceye kadar elbette.
    ama sonuçta tekrar aynı yere dönmeyecekler mi?
    çünkü onlar sam ve dean. onlar için michael veya luciferin önemi yok.
    onlar için önemli olan, babalarının öğrettiği gibi savaşmak.
    ve savaşarak ölmek.

    s05e08. changing channels: çünkü siz de biliyorsunuz ki, komik bir supernaturaldan daha eğlenceli bir şey olamaz.

    öyle gözüküyor ki aslında “supernatural is filmed before a live studio audience.”
    hee!
    you had me at hello, damnnit.

    bizimkiler dakika bir gol bir, üzerinde çalıştıkları olayda trickster ile uğraştıklarını anlıyorlar.
    ama trickster da onlarla uğraşıyor elbette.

    bir de credits’i izleyin…

    town to town, two-lane roads, family biz, two hunting bros
    living a lie just to get by
    as long as we're moving forward
    there's nothing we can't do, together we'll face the day
    you and i won't run away
    when the demons come out to play
    together we'll face the day

    trickster sam ve dean’i tv dünyasına hapsediyor. 24 saat boyunca yaşayabilirlerse, sonunda özgür olacaklar.

    önce, dr. sexy, md’deyiz. seattle mercy’de. hmm fazla mı tanıdık ne?
    sonra dr. piccolo* geliyor sam’in yanına.. “seriously!* you're brilliant, you know that? and a coward. you're a brilliant coward!”

    bu arada dean’in dr. sexy’ye attığı man-crush bakışları da gözümüzden kaçmıyor.

    bir sonraki hedef, nutcracker!
    sanıyorum buradaki komik sahneler dışında (nutcrackeeer!) sorulara dikkat etmemiz gerekiyor:
    “what was the name of the demon you chose over your own brother?”
    “would your mother and father still be alive if your brother was never born?" "yes."

    ve sam bir reklamda: “i've got genital herpes.”
    oh, sammy... ruby ile geçirdiğin (nekrofili!!) o muhteşem dakikalarda sadece uçuk kaptıysan iyi.

    sonra supernatural sitcomunda!

    ve, ve, ve... csi miami’de... ikisi de horatio caine olarak! gecenin bir yarısı o gözlüklerle!
    kelimelere dökülemeyecek kadar komik.

    herşey bitti sanırken..
    knight rider.
    dean winchester as... michael knight (oh, supernatural! akıllı, akıllı supernatural!)
    sam winchester as... kitt!

    jensen ackles ve jared padalecki belki de dünyanın en muhteşem oyuncuları sayılmazlar. ama bu dizide gerçekten eğleniyorlar ve gerçekten birlikte iyi iş çıkarıyorlar. bu bölümde ise... eğlencenin doruğunda olduklarını söyleyebilirim.

    peki, asıl nokta nedir? trickster, aslında kıytırık bir trickster değil, melek gabrielmış.
    ve de sam ve dean’in vessel olarak seçilmeleri, şans değil, kadermiş.
    “we knew it was all gonna end with you. always.”

    bu sezonda, bol tekrar vardı, ama supernatural’da ne zaman yok ki?
    changing channels, bunu daha eğlenceli bir yolla yapıyor ve winchester erkeklerini gene aynı çıkmaza farklı bir tonla sürüklüyor.

    gerçekten de hepsi yazılıysa ve herşey onlarla bitecekse...
    özgür irade nerede?

    s05e22. swan song: sanıyorum yukarıdaki bölümlerin hepsinden daha geride kalıyor bu bölüm. aslında michael ve lucifer’in savaşı olmalı burada. ve apocalypse. ve dünyanın sonu. ve dean ile sam’in her halikarda savaşı kaybetmeleri.
    swan song, o düzeyi yakalayamıyor.
    biraz hayalkırıklığı belki de.
    ama aslında, supernatural’ı supernatural yapan ne varsa burada var.
    çünkü bu dizi, kardeşler hakkında. ve onların kopmayan bağı. onların bu dünya ve birbirleri için yapmayacakları şey olmayışı.
    bu “çöküş” temalı sezondan sonra, hiçbir şey sürpriz etkisi yaratmadı finalde.
    kim sam’in kendi bedenine sahip oluşuna şaşırır? dean’e attığı dayağı yarım bırakmasına? kimse.
    ama kimin gerçekten sürprize ihtiyacı var?
    ve sonuçta dünyayı kurtaran impala oluyor… kim bununla tartışabilir ki?

    bu iki kardeşin hikayesi… birbirlerini kurtaramayacaksa öldüreceklerine söz veren, ama onun yerine kendilerini öldüren iki kardeşin. birbirlerine sonsuz bir bağla bağlı, değişeceklerine yemin ettikleri halde bir gün sonra eskiye dönen iki kardeşin.
    sam ve dean onlar.
    dünyanın sonunda da birlikte olmak için.

    artık kazanmak umurlarında bile değil. “sammy, it's okay, i'm here. i'm here. i'm not gonna leave you.”

    başından beri hikaye buydu işte.
    seni bırakmayacağım kardeşim. şimdi, gelecekte, cennette veya cehennemde.
    sen ölürken yanında olacağıma, beni öldüren sen olsan da yanında kalacağıma söz veriyorum.

    supernatural 6. sezon… ben geliyorum!

    buraya alamadığım diğer honorable mention’lar.
    çünkü supernatural rules!

    s01e09. home: mary, geri dönüyor! ve oğullarını kurtarıyor! sammy ve dean’in bunu kabullenmesi o kadar zor ki. ve o yavşak baba! çocuklarını ortada bırakan, hiçbir işe yaramayan, takıntılı, fazla kontrolcü, emreden, sır saklayan, yalancı, sözde baba!ları da lawrence’da… ama bizimkilere haber vermiyor bile! john, past!john’u tanımış olmasam senden daha çok nefret ederdim!

    s02e12. nightshifter: her şeyden önce… styxrenegade! dean ve sam artık tam zamanlı polis kaçakları. “we are so screwed!”

    s02e14. born under a bad sign: sammy possessed! dean’den kaçıyor, jo’ya saldırıyor, kendini dean’e öldürtmeye çalışıyor! kötü sam = hot sam!

    s03e05. bedtime stories: bölüm içeriğini bir kenara bırakırsak… sam, dean’in ruhunu geri alabilmek için crossroad demon ile görüşüyor. hatun bunu reddedince de, colt’la kafasında bir delik açıyor! sammy? ölümden geri dönen %100 sen misin gerçekten?

    s03e07. fresh blood: wow. gordon? sonunda bir vampir oluyor. ama hedefi gene de aynı. sam winchester’ı öldürmek. peki sonunda bire bir kaldıklarında ne oluyor? sam, bir teli gordonun boğazına geçirip kafasını kopartıyor. çıplak. elleriyle. wtf?!

    s03e10. dream a little dream of me: dream!dean vs. dean. zavallı dean, o güçlü poker suratının ardında, aslında cehenneme gitmekten inanılmaz korkuyor… gözleri demon siyahı dream!dean, dean’e bağırıyor: “you're gonna die... and this? this is what you're gonna become.”

    s03e12. jus in bello: lilith! yoğun bir bölümden ve sam ile dean sonunda fbi olayını arkada bıraktı derken, bölüm sonunda birden lilith çıkar! ve tüm polis karakolunu buharlaştırır. lilith ve beyaz ışığının gücü!

    s04e03. in the beginning: dean 1973’de, babasına impala’yı aldırıyor! come on! ve azazel’in sam’i 1973’den beri istediğini öğreniyoruz. zavallı sam ve kaderi!

    s04e04. metamorphosis: hmmm… sam ve ruby. hiç çekici değil, hiç güzel değil. ama sam? kollar? ruby’yi öpüşü? onu kollarına alışı? bir sahne ne kadar izlenilebilir? yum. fan-girl’ler teşekkür ediyor.

    s04e05. monster movie: çünkü, sam ve dean siyah beyaz bir korku filminin içindeler! çünkü dracula pizza yiyor ve pizzacıya “ah, you've brought a repast. excellent. continue to be of such service and your life will be spared.” diyor. çünkü, dracula olay yerinden vespa ile kaçıyor. çünkü dean lederhosen giyiyor!!! ve son olarak,
    dean: “i have been re-hymenated. and the dude will not abide.”
    *ronnie dies*

    s04e06. yellow fever: 6 kelime: jensen ackles, eye of the tiger.

    s05e01. sympathy for the devil: dean, michael’in vessel’ı mı????

    s05e02. good god y’all: oh, cass! “i killed two angels this week. my brothers. i'm hunted. i rebelled and i did it -- all of it -- for you”

    s05e02. free to be you and me: “cas, we've talked about this. personal space?” c’mon dean?! kimi kandırıyorsun? “personal space”miş. sen de onun yakın olmasını en az diğer fangirl’ler kadar istiyorsun! ve dean ile cass, son gecelerini birlikte eğlenerek geçirirler. hee!

    s05e18. point of no return: ve cass, dean’i bir güzel döver: “i rebelled for this?! so that you could surrender to them? i gave everything for you! and this is what you give to me?!”

    --- spoiler ---

    bu entry üç günlük, uzuuun bir serüven oldu. ama supernatural serüveni çok daha uzun sürdü.

    7. sezon eylülde başlayacak. umuyorum buraya yazdıklarım gibi dolu dolu bir sezon daha izleme şansımız olur.

    supernatural… i love you so fucking much!
3510 entry daha
hesabın var mı? giriş yap