• bu ara o kadar çok düğüne gitmek zorunda kaldım ki, artık iyi bir düğünün tüm püf noktalarını, katılımcı sayısına göre halayın en fazla ne kadar büyüyeceğini, alkolu kaçırıp kendini komik duruma düşürecek ortalama enişte sayısını, her şeyi ama her şeyi çok iyi biliyorum. artık kapıdan girdiğim anda düğünün aşüftesini spot edebiliyor, düğünün geri kalanının nası gelişeceği hakkında keskin öngörülerde bulunabiliyorum. hayatı, kendi hayatımı bir belgesel gibi, dışardan bakıyormuş gibi, izliyormuş gibi yaşamamın bu kafada etkisi büyük.

    yeni nesil düğünlerde artık düğünlerdeki bekar kızlar masası yok. saplar masası da yok. düğünlere bildim bileli kız/erkek bakmaya da gidilir, sekonder de olsa amaçlardan biri de budur. fakat artık bu sekonder amaç biraz daha kurumsallaştı. bu tek insanları çiftleştirmek amacı ile bayaa, ciddi ciddi bir prosedür uygulanıyor artık:

    düğündeki masaların yaklaşık %8'i doğrudan damat ve gelinle kontaklı olan, ailesel bağı olmayan, hali ile damat ve gelin ile yaşıt ya da yaşıt sayılabilecek gençlerden oluşuyor. bu masalar da kendi içinde %75 evli ve çift olanlar, %25 tek olanlar diye ayrılıyor. işte bu %8'in %25'i olan tekler masası, ya da yeni koyduğum adı ile "bekar masası" düğünün genellikle en sakil masası oluyor. bu 10 kişilik "çifleştirme" masalarında katılım oranı %70-80'ler civarında geziyor ve masadaki hiçkimse masadaki diğer insanları tanımıyor. böyle bir gerilim. acaip bi elektrik. üstelik, çoğu zaman masadaki kimse, aslında bekarlar masasında olduğunun, oraya "bir amaçla" yerleştirildiğinin farkında olmuyor. onlara gıyablarında tanımlananan ama resmi olarak instruct edilmeyen bu amaçtan bihaber bi şekilde, masanın sakilliğinden çemkirip duruyorlar.

    iddiam o ki, o çemkirgen doğaları zaten hayatın onları o masaya sürüklemesinin müsebbibi.

    (geçenlerde bekar masasında bi kıza asıldım, çok aksi bir reaksiyon aldım, onun hıncının verdiği subjektiflikle sözlükte veynklemek istedim. işin aslı budur.)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap