135 entry daha
  • "olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlara ihtiyaç duyar." - carl sagan

    sagan, gözümde efsanevi bir değeri olan 13 bölümlük belgesel serisi cosmos'un "cennet ve cehennem" isimli dördüncü bölümünde güneş sistemi ile ilgili çok güzel bilgiler vererek onu bizlere tanıtırken, venüs gezegeni hakkında anlattığı kısımda, kısıtlı bir çevre içinde kült statüsüne erişmiş bir tespit yapar;

    venüs, 1609 yılında ilk kez galileo galilei tarafından teleskopla gözlenene kadar, hakkında pek az şey biliniyordu. yüzyıllar boyunca "mermerden yapılma" olduğu düşünülen venüs'ün 17. yy. dönemi teleskoplarıyla incelendiğinde, çevresinin kalın ve açık renkli bulutlarla tamamen kaplandığı gözlemlendi. bu dönemden, yüksek teknoloji teleskoplara ve ışık tayfları üzerinden madde yapısı incelemelerine kadar geçen dönemde, bilimcilerin venüs hakkında birçok teorisi vardı. gayet saygın birçok bilimci tarafından kabul edilen ve savunulan bu teorilerden biri şu şekilde; "venüs kalın bulutlarla çevrili ise, bu bulutlar su içeren bulutlardır, dolayısıyla gezegen yüzeyi muhtemelen bataklıklardan oluşmaktadır, bataklıklar varsa eğreltiotları ve diğer bitkiler vardır ve eğer bataklıklarda yükselen bitkiler varsa, gezegende yaşayan dinozorlar bile olabilir."

    20. yy’da yapılan modern teleskop gözlemleriyle venüs’ü kaplayan o açık renkli bulutların kilometrelerce kalınlıktaki sülfürik asit buharlarından oluştuğu ve yarattığı sera etkisi sebebiyle gezegenin kaya yüzeyinin ortalama sıcaklığının cehennemvari şekilde 900 santigrat derece olduğunun anlaşılmasını bir tarafa bırakırsak, carl sagan'ın o gülümseten tespiti burada geliyor:

    "gözlem: hiçbir şey görülemiyor. sonuç: dinozorlar!"

    işte, günümüzde yeniden yükselişe geçen ve dönem dönem dalgalı bir şekilde gündemde yer işgal eden, üzerinde tonlarca yazılıp çizilmiş bu illuminati konusu da, aynen bana bu sagan'ın venüs hikayesini hatırlatıyor. 1700'lü yılların sonunda kurulmuş bir örgüt, öyle planlar yapıyor ki, dünyayı ve tüm insanlığı kontrol edip kendi kölelerine dönüştürmek için dünya üzerindeki tüm erklerin başına oturuyor, her şeyi ve herkesi manipüle ediyor ve planları tıkır tıkır işliyor. fakat şu güne kadar bu örgüt içinden yaptığı illegal eylemler ortaya çıkmış tek bir kişi, örgütün yaptıklarını beğenmeyerek karşı cephe alıp deşifre yoluna girişmiş tek bir köstebek* eski üye, basılmış tek bir karargah, ele geçirilmiş tek bir belge yok.

    "gözlem: hiçbir şey görülemiyor. sonuç: dünyayı kontrol eden örgüt!"

    occam'ın usturası'nı favorileri düzeltmeye yarayan bir alet zanneden binlerce insan bu konularda sayfalarca yazı yazıyor, çılgınlar gibi görsel hazırlıyor. ancak bu insanların "kanıt" kavramını yanlış öğrenmeleri, yorumlamaları ve kullanmaları, öyle fahiş hatalar doğuruyor ki, bir şeyler keşfetmiş olduğunu zannetmenin büyük şevki ile o sayfalar dolusu yazılarda hiçbir şey söylememeyi başarabiliyorlar. oldukça bilinen filmleri, televizyon reklamlarını, milyonlarca insanın izlediği pop müzik kliplerini sözüm ona incelemeye alıp, birçoğundan düzinelerce "kapaksız göz", "666", "pentagram" vb. simgeleri buluyorlar. "işte" diyorlar, "alın size illuminati'nin, siyonist örgütlerin, piç masonların kanıtı, bunlara da mı inanmayacaksınız!?"

    haydi örgüte dair ispat gerekliliğini geçtim, konunun mesnetsizliğine basit bir örnek olarak; bu tip simgelerin ve ifadelerin, bu tip örgütlerin deşifresinde kanıt olarak değerlendirilebilmesi için, maruz kalan insanlar üzerinde ne tip etkiler gösterdiğinin tespiti gerekir. bu da çeşitli sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik gruplardan, farklı ülkeler, yaş grupları ve cinslerden birçok insan üzerinde davranış testleri ve kayıtları yapılması ile gerçekleştirilebilir. geriye dönüp bakınca böyle bir araştırmaya veya veriye rastlıyor muyuz? hayır. ortada bazı simgeler, görseller ve bunlara zayıf üslup oyunlarıyla bağlanmış örgütler, planlar var. binlerce "araştırmacı" ve milyonlarca takipçinin oluşturduğu devasa bir neden-sonuç enkazıyla karşı karşıyayız.

    iyi de neden? neden insanlar böyle hikayeler yazıyor, üşenmeden kurguyu pekiştirmek için aylarını, yıllarını hatta hayatlarını harcıyor?

    insanın merak içgüdüsü, yaşama içgüdüsü ile paralel ve hemen hemen aynı değerdedir. insan merak ettikçe iştahlanır ve merakını giderdikçe bir nebze iç huzur yakalar. genel anlamda, hayatın belirsizliği ve çoğu zaman anlamsızlığına rağmen insanın geleceğe olan merakı, kafasına sıkıp gitme opsiyonunu kullanma ihtimalini sıfıra yakınsar. ancak merakı doyurma, deney-gözlem bağlamından kopuklaştığı oranda çarpıklaşır, bilgi edinme yolunda o usturanın* kestiği "en kısa yol bildiğin yoldur" raconu yerle yeksan olur, kültler, tarikatler, fallar, ufolar ve hatta dinler, özetle "inanç" mereti yıkıntıların arasından yükselir. (bkz: inanç/@911 turbo) rotasından sapmış merak iştahını doyurma arzusu ise, bu işi ciddi ciddi, "inanarak" yapan ve iç huzur arayışında kendine böyle bir ortam bulan "araştırmacılar" doğurur. o sayfalarca dokümanı bilerek, isteyerek ve "iyi niyetle" hazırlattırır.

    tabii işin bir de mikro iktisat boyutu var. bugün belli başlı kitapçılara girdiğinizde, gözünüze ilk çarpan reyonlarda bir başka inceleme konusu abuk aşk romanlarıyla birlikte bu "komplo teorisi" adı altında toplanabilecek kitaplar olacaktır. lisede fizik dersinden kalmış olması muhtemel bir abinin adının başına "kuantum araştırmacısı" titrini alıp yazdığı, "kuran ve kuantum", "siyonizm", "ezoterik", "illuminati" vb. gibi keywordlerin farklı kombinasyonlarını kullanarak isim koyduğu 300-400 sayfalık kağıt israfları, tanesi ortalama 15-20 tl'den binlerce insan tarafından alıcı buluyor. daha çekingen kalıp işi internet üzerinde tutan arkadaşlar google adsense sağolsun aldıkları binlerce tık ile akşam yemeklerinin parasını çıkarabiliyor. yazanıyla okuyanıyla tüm dünyada satışa çıkan kitapların yaklaşık %10'luk bir bölümünü kapsayan bir sektör bu baktığımız. malum, para "modern" dünyanın önde gelen teşvik unsurlarından.

    ancak yine de bana göre altında yatan esas sebep, acı ekonomik soslu varoluş kaygısı ile biçare edilmiş insanların, mutsuz, umutsuz, varlıksız, geleceksiz hayatlarının suçunu atmak için yer arayışında olmasından başka bir şey değildir. halbuki, bakmasını bilene her şey ortada. bilderberg, cfr gibi gerçek örgütlerin yaptıgı her uygulama, aldığı her karar yayınlanır, resmi internet sitelerinde ve yayın organlarında bile yazar. bu insanların hiçbiri, çoğu yüzyıllardır para ve gücün toplandığı çevrelerde yetişip, alabildiğine duyarsız, değer algıları muazzam derecede çarpık ve dünyadaki sorunlardan bihaber yetişseler de, potansiyel olarak, "doğuştan" bizden daha manyak, psikopat veya kötü değillerdir. yani bu sistem içerisinde bizler ekonomik eşitliği talep etmeyip, çeşitli işlerde çalışıp "daha fazla" para kazanıyor ve bu parayı da önümüze sunulduğu gibi, "düzgün" birer tüketici olarak harcıyorsak ve bizim bu döngüye katılmamız, kaynakların adaletsiz dağılımı sebebiyle açık bir şekilde dünyanın birçok bölgesindeki daha imkansız insanı açlığa ve yoksulluğa sürüklüyorsa, aynı şekilde bu patronlar ve para babaları da, daha sözüm ona "şanslı" doğup çok daha büyük paralarla oynadıkları için, zararları da çok daha büyük oluyor. hele işin içine, birden fazla zenginin bir araya gelmesi ile oluşan dev şirketler girince, daha fazlasına ulaşabilmek için gerektiğinde ayrımcılık sorunları, çatışmalar ve hatta savaşlara yol açan kararlar alan kaotik bir organizasyon, yani bizim bu "sömürü düzeni" dediğimiz şey ortaya çıkıyor.

    eğer ortada bir suçlu varsa, bu parasal sistemin ta kendisi ve buna aile, devlet, din ve ağa babaları ekonomik işleyişin telkini ile entegre olmuş biz insanlarız. kimin daha çok payının olduğu o kadar da önemli değil, kazara biz de o para babalarından birinin eline doğabilirdik.

    eğer bu içinde bulunduğumuz garip dünya için bir çözüm, bir kurtuluş arayışında isek, bilinmeyenleri ve insanları olumlu olumsuz etkileyen olayların sorumluluğunu, aynı önceki çağlarda dinin ortaya çıkması gibi, mitler yaratıp onların üzerine atmayı bırakıp, işleyişin gerçekte ne olduğunu görmemiz ve çevremize de bunu elden geldiğince anlatarak bilinci yaymamız gerekir.
918 entry daha
hesabın var mı? giriş yap