380 entry daha
  • ne kadar inkar edersek edelim; gökyüzüne başımızı kaldırıp arada bir bakıyorken, geçmişten çoğu zaman gözlerimizi alamıyoruz. ve mazimize olan tutkumuz, eski sevgiliye olan eşsiz aşkımızdan ziyade bugünkü aşksızlığımızdan besleniyor. gelen gideni aratır diye boşuna dememişler. yeni biriyle tanıştığında çok heyecanlanıyor hatta çok etkileniyorsun diyelim. bir süre sonra hatta bu çağın hızıyla kısacık bir süre sonra fark ediyorsun ki karşındaki insanı kafanda kurmuşsun aslında. her şey naylon tadında ve basitliğinde. oysa çok farklı biri diye düşünmüştün.. neyse kalbinin telaşına yenildin.

    bu sefer anıların başka bir şekle bürünüyor. eski sevgiliyi eleştirmek için kullandığın her şey birden özlemle sarmalanıyor. özlediğin onunlayken beliriveren sensin çünkü.. hem 'o' seni hep sevdi. bu noktadan sonra o insanı yelkenine yama yapıyorsun ki fırtına geldiğinde dayanabilesin. gerçekten sevip unutamayanları tenzih ederim ancak yalnızlığına insanları yama yapanların fırtınanın içine girdikleri anda batacakları gerçeğiyle yüzleşmeleri gerekiyor. çünkü o yama ne bir fırtınaya dayanır ne de sen güçlendiğini düşündüğün için hayatında bir yama istersin. sonuç hüsran.

    bir de yarım kalan, aslında kimsenin ayrılığı hak etmediği ama kırık dökük bir hikayenin parçası olan bir "eski sevgili" vardır. yaşanmamış anıların arzusu, yaşananların buruk tadı eşliğinde ona da kalbimizden nostalji fm tadında şöyle sesleniriz "gönül isterdi ki böyle bitmesin".. o çok gururludur dönmez, sen çok gururlusundur dön diyemezsin.. ve sen hala mırıldanıyorken şarkı biter, pencere kapanır. artık akşam çökmüştür, evlerin ışıkları yanar sense kalbinde yananları söndürmeye çalışırsın.
4770 entry daha
hesabın var mı? giriş yap