114 entry daha
  • zamanında en iyi yılbaşı planımı yaptığım da işler istediğim gibi gitmediği için her sene katlandığım durum.

    2005 yılının son günü için aylar öncesinden planlar yapmıştık. ocak ayının yedisinde birliğime katılacağım için depresyonla gecen iki senenin ardından ilk defa bir ortama girmek iyi gelir diye düşündüm. babamla aram bozuk olduğu için arabayı annem rezerve etti kasım ayının sonunda. her şey hazırdı o gece için mekanda yer ayrılmıştı, kızlı ortam kurulmuştu akla gelecek her şeyimiz vardı plan dahilinde.
    saat 20:00 da arkadaşımı evinden alacaktım, ordan kızları da merkezden alıp mekana gidecektik. uzun süredir eğlence ile içli dışlı olmadığım için heyecanlıydım aksam 18:00’de ben arabayı silip parlatırken annem gelip ‘’beni inegöl’e bırakır mısın?’’ dedi. biraz ya anne falan yaptıktan sonra biliyorum işinin olduğunu beni bırakıp sen gelirsin tarzı telkinlerine kapılarak kabul ettim. hem beni babamla muhatap etmeden arabayı almama sebep olmuştu bir iyilik yapılmalıydı. zaten 45 kmlik yol taş çatlasın bir saati geçmez diye inegöl’e ananemlere gittik. kapının önünde annem indikten sonra yukarı çıkıp ellerini öperek hakkımdaki hayırsız evlat söylentilerini baltalamak amacıyla iki dakikalığına yukarı çıktım. aşağı indiğimde sülalenin saddamı olarak bilinen dayım arabada oturuyordu. dayım yobazdır hatta kendisi refah, fazilet, saadet partilerinin inegölde ki önemli adamlarındandır, doksanlı yıllarda rahmeti necmettin erbakan’dan plaket falan almışlığı vardır. arabada onunda elini öptükten sonra ‘’hadi gidiyoruz bana da adam lazımdı’’ dedi. ‘’kuran evliya çarpsın adam değilim dayı ben, işim var azad et beni’’ dememe rağmen dinlemedi. adam saddam dedik laf dinlemiyor ki yılbaşında kafirler gibi eğleneceğim mi deseydim? yolda üç oğlunu da sordum biri çalışıyormuş, mgv sohbetindeymiş, en küçükleri ise ortalarda yokmuş. bulmayı teklif ettim işimiz var deyip kestirip attı. arabayla yolda anlattı ama ben pek anlamadım mekke’nin fethi dolayısı ile o gece mevlüt varmış orada yardımcı olacakmışım. gideceğimiz yere vardık. içeri girdim bir sürü yaşlı sakallı adamın arasında dikkat çekmeden oturmaya çalıştım. aradan yarım saat geçti durmadan çalan telefonumu kapatmak zorunda kaldım sohbet bölünüyordu zira. saat 23:00’e kadar sürdü sohbet. tek bir kelimesini dinlemedim insanlara lokum dağıttım sırayla, sonra sürahi ve su elimde hazır kıta bütün gece bekledim elini kaldıranlara su götürdüm. su verdiğim dedeler ‘’allah razı olsun büyük sevaba giriyorsun’’ diyorlar ama ben içimden o adama ettiğim küfürlerle o anda etkisiz hale getiriyordum. sinirden suratımda yara gibi kabarcıklar çıkmıştı dağıldığımızda. hiç ananemlere uğramadan, telefonumu açmadan eve geldim saat 23:30’du açtım avrupa yakası’nı aldım mandalinalarımı yeni yıla öyle girdim.
    peki yeni yıl nası geçti askerdim lan nasıl geçecek. şimdi anlıyorum ki asıl mesele her senesi birbirinden kötü geçen yıllarda ki tek suçlu yılbaşların da istisnasız yediğim mandalina meyvesindedir. artık bir şeyler değişsin istiyorum bu yüzden 2012 yılına farklı gireceğim mandalinaları soyup kabuklarını yiyeceğim.
126 entry daha
hesabın var mı? giriş yap