9 entry daha
  • tekrar okurken farkettiğim kadarıyla perec'in en tehlikeli eseri. un homme qui dort gibi her cümlesinin altını çizdiğiniz bir eserin ardından kendinizi hayata bırakışınız gibi bir şey değildir. daha derinlerde, sahip olma arzunuz ve her şeyi elinizin tersiyle ittiğiniz özgür ruhunuz arasında kalışınızdır. sonsuz bir umursamazlık hali yoktur artık. bu da can yakar. büyümek zorunda oluşunuzun, belki de değiştiğinizin göstergesi.

    " jerome'la sylvie birbirlerine "sabırsızlık yirminci yüzyılın özelliği" diyorlardı. yirmi yaşında, yaşamın ne olabileceğini, içerdiği mutlulukları, sağladığı sonsuz kazanımları vb. gördükleri ya da gördüklerini sandıkları zaman, beklemeye güçleri olmadığını anladılar. tıpkı başkaları gibi bir yere gelebilirlerdi; ama onlar o noktaya gelmiş olmaktan başka bir istek duymuyorlardı. entelektüel olarak adlandırılmaları kuşkusuz bu bakımdan yerinde olurdu.
    çünkü her şey onları haksız çıkarıyordu, en başta da yaşamın kendisi. yaşamın tadını çıkarmak istiyorlardı ama bu tad dört bir yanlarında mülkiyetle karışıyordu. bağımsız, neredeyse masum kalmak istiyorlardı ama yıllar yine de akıp gidiyor ve onlara hiçbir kazanç sağlamıyordu. başkaları zincirlerle dolu da olsalar ilerliyorlardı, oysa onlar hiç ilerlemiyorlardı. başkaları sonunda zenginlikte salt bir amaç görüyorlardı, oysa onların hiç paraları yoktu.
    en mutsuz insanların kendileri olmadıklarını söylüyorlardı. belki de haklıydılar. ne ki modern yaşam, başkalarının mutsuzluğunu yok ederken onların mutsuzluklarını göklere çıkarıyordu: ötekiler doğru yoldaydılar. ötekiler önemsiz insanlardı; dar gelirli, kaçık küçük askerciklerdi. öte yandan, zamanın bir anlamda onlara çalıştığı, olası dünya hakkında coşku verici görünebilecek imajlara sahip oldukları da doğruydu. bu, bayağı olduğu konusunda fikir birliğine vardıkları bir avuntuydu."
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap