51 entry daha
  • ben varım, insanlar falan varmış işte, sonra bir işim var lanet kaçsın ona, bir de deniz var. denizin içine girince bir tarafta bu gümüş zırhlı senyörler, diğer tarafta denizin geri kalan sonsuzluğu var.

    levrek bana öngörüp haklı çıktığım yani kendimce bir geleceği görme oyunu oynadığım bir ortam sunuyor. bu hayatın bilinmezliği, geleceğin sisleri içinde oynanan küçük oyun kendimce hayatın panzehiri bir aşı. tüm avcılık oyunları gibi levrek de bana sahte bir bilinmezliğe sahip bir mecra sunuyor. ben bu mecranın sonunu biliyorsam geleceği bildiğimi düşünüp bir an mutlu oluyorum. sonra ama avcılık oyununu sonlandırıp hayata geri dönmek zorunda kalıyorum. gelirken yanımda denizlerin lezzetini getiriyor olmam tüm sürecin getirisi oluyor. levrek lezzetli bir şey.

    levrek karadeniz'de bolca bulunmakla birlikte ben karadeniz'de levrek avcılığını bilmem. ama son soğuklardan sonra, özellikle tuna nehri'nin yıllar yıllar sonra donduğunu öğrendikten sonra literatürden bildiğim devasa tuna nehri levreklerinin soğuk sular yüzünden karadeniz'e çıkıp bizim kıyılarımıza gelebileceğini farkettim. geçen iki gündür yerinde yaptığım incelemeler ile kıyıköy'de son zamanlarda bolca devrek (devrek: dev levrek) avlandığını işittim. oradaki küçük kıyı balıkçısı bayram yapıyor bu aralar. olta ile de değil, su bulanık olduğu için levrek kıyıya serilen uzatma ağlarına vuruyormuş. nispeten kolay avcılık. kıyıköy çamur, kıyıköy'de dalgalar yüksek, eskiden olsa bir şekilde suya girerdim ama bu sefer yanıma ekipman almaya yeltenmedim bile. gittim, gördüm, levrek gördüm, duydum, çevirme yedim, meşe ağaçlarının çıplak dalları altında, sarı yapraklarla oluşmuş halılarda biraz yürüdüm, akşam geldim. ben levrekten sanki bıktım. yıllardır türevini aldım, integralini aldım, oradan tümevardım, şimdi artık sıkıldım.
87 entry daha
hesabın var mı? giriş yap