186 entry daha
  • murat belge, taraf gazetesinde yayınlanan 3 mart 2012 tarihli yazısında, 6-7 eylül olaylarına dair ilginç bir anekdot aktarır:

    --- alıntı ---

    6 eylül’de de, olayı düzenleyenlerin, bir “kitlesellik” sorunu yoktu. ilkin, önceden konuşularak örgütlenmiş kişilerle başlatılmıştı olay, ama birkaç saate kadar, duyan gelmişti. bunun sonunda elde edilecek somut ganimet de vardı tabii.

    amiralis ayakkabıcı mağazası vardı beyoğlu’nda. bu olaydan bir iki hafta sonra yolum düşmüştü. geniş mağazanın ortasına tahta bir kerevet yapıp kondurmuşlar, üstüne eski, yırtık, patlak ayakkabılar yığmışlardı. mağazayı basıp raflardan, kutulardan ayakkabıları alıp giyenlerin geride bıraktıkları eski ayakkabıları... herhalde “ya taksim ya ölüm!” ya da “kıbrıs türk’tür, türk kalacaktır!” sloganlarını haykırırken ayaklarına giydikleri şeylerin daha bir pırıltılı görünmesini istemişlerdi.

    bu insanlar bu olaylardan sonra ne yaparlar? bunu hep merak etmişimdir.

    o ayakkabıları alanlar, vitrinleri indirenler, papazı sünnet etmeye kalkanlar, kiliseleri parçalayanlar, altmışını geçmiş kadının ırzına geçenler, bunu izleyen bir haftayı nasıl geçirmişlerdir? hiç değilse bazılarının evleri, aileleri vardı. orada anlattılar mı başarılarını, “şöyle kırdım, böyle parçaladım” diye ; buluşup kafa çekerek birbirlerine mi anlattılar yoksa?

    ...

    ... sonuç olarak bu toplumda binlerce ve binlerce insan var, böyle işlere bir yerinden bulaşmış olan. bunlar o bildikleri yığınla olayı içlerinde tutuyorlar; büyük bir ihtimalle hatırlamamaya çalışıyorlar. mümkün mü hatırlamamak? bunları psikologlar çok daha iyi anlar, onlara sormalı, bu nasıl bir psikolojik durumdur ve böyle bireylerden oluşan bir toplumun ne menem bir manevi dünyası olur?

    --- alıntı sonu ---

    acaba amiralis ayakkabıcı mağazası'nda bırakılan o ayakkabılara ne oldu? biri o ayakkabıları atmayıp saklamış olsa ve ileride bir gün anadolu halkı ruh sağlığına bir parça kavuştuğunda o ayakkabılar bir müzede sergilense, ne kadar manidar olur.

    ek olarak; o ayakkabıları alanlar, acaba müteakip günlerde neler düşünürler? evlerine gittiklerinde ayakkabılarını çıkarıp ayakkabılığa koyarken, ya da sabah evden çıkarken onları yeniden giyerken neler düşünürler? bir tanıdıkları görüp de, "ayakkabıların yeni mi? güle güle kullan" gibi bir şey söylediğinde ne cevap verirler? ne hissederler? içlerine bir pişmanlık hissi çöker mi? yoksa, ayakkabıları "kısa günün karı" olarak görüp içten içe pişkin pişkin gülümserler mi?

    tema:
    (bkz: tarih/@derinsular)
883 entry daha
hesabın var mı? giriş yap