7 entry daha
  • bilimin ve teolojinin dogmalarının karşısına, "umgreifende" (encompassing, kapsayan) bir "felsefi inanç" kavramı ile çıkmış düşünürdür. "insan" ı değil, tek tek insanları ele alır. ona göre "varoluş" (existance) her tek insanın kendi kairosunda (an, moment) kendinin farkına varmasıyla, kendini gerçekleştirmesiyle olur. bu anlamda heidegger'in varlık anlayışından ayrılır. kant'ın akıl öğretisinden etkilenmiştir. hali hazırda benimseyici, "aneignung" bir felsefe tarihi anlayışı vardır. yine heidegger'in aksine bir dekonstruksiyon yapmaya kalkmaz, felsefe tarihini bir "gelenek" olarak görür ve o şekilde eleştirir. o'na göre felsefe bilim olamaz, olmamalıdır da; aksine kendini bilimin ve teolojinin elinden kurtarması gerekir.

    yine düşüncesinde önemli yeri olan "transcendence"; yani aşkın olan, herhangi belirli bir tanrı'ya işaret etmez. o, hiç bir bilimin -ki buna metafizik ve teoloji de dahildir- bilgisine sahip olamayacağı bir varoluştur ve kutsal kitaplarla falan alakalı değildir. "hiç bir hakikat mutlak değildir" diye belirten jaspers, buna rağmen özellikle ülkemiz ilahiyat fakültelerince, sırf bu transcendence anlayışının, tek tanrılı dinlerin mutlak tanrı anlayışına işaret ettiği şeklinde yorumlandığından, pek bir ilgi çeker.

    oysa adamın derdi tam da, teoloji ya da bilime araç olmayan bir felsefe ortaya koymaktır ki bunun ancak tek tek insanların kendi varolmalarını sorgulamaya başlamaları ile gerçekleşecek "varoluş" ile mümkündür ona göre.
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap