4 entry daha
  • gogol'e mektup yollamıştır. aldığı hiçbir ayar verdiği bu ayar ile yarışamaz.

    mektubun başlangıç kısmı şu şekildedir;

    yazımda kırgın bir insan bulurken kısmen haklısınız: kitabınızın bende uyandırdığı duyguları dile getirmede çok cılız ve sevecen kalan bir sıfat bu aslında. ama kırgınlığımının ve öfkemin nedeninin, yeneteğinize saygı duyan hayranlarınız hayranlarınız hakkında hiç de sitayışkar olmayan sözleriniz olduğunu sanmakla bütünüyle haksızsınız. hayır! sandığınızdan çok daha önemli bir durum söz konusu burada. insan, onurunun, özsaygısının aşağılanmasına katlanabilir. eğer bütün iş burada bitiyor olsaydı, ben de, bu konuda ağzımı açmamamı sağlamaya yetecek aklı bulabilirdim kendimde. ama hakikat duygusunun ve insanlık onurunun aşağılanmasına katlanmak elden gelmiyor. din
    perdesi ve kamçı savunması altında yalanı ve ahlaksızlığı hakikat ve erdemmiş gibi yayanlara karşı susmak elden gelmiyor.

    evet, sizi ülkesine candan bağlı bir insanın, ülkesinin umuduna, onuruna, onun bilinçlenme, gelişme, ilerleme yolundaki yüce önderlerinden birine karşı duyabileceği tutkulu bir sevgiyle seviyordum. sizin de, bu sevgiyi yitirdiğiniz için sinirlenmeye yerden göğe hakkınız var. yanlış anlamayın, sevgimin büyük yetenekler için bir ödül olduğunu düşündüğümden değil, bu konuda, çoğunluğunu her ikimizin de görmediği büyük bir kitleyi temsil ettiğimi düşündüğümden söylüyorum bunları. kitabınızın bütün soylu yüreklerde nasıl bir öfke yarattığını da, yayınlanır yayınlanmaz düşmanlarınızca nasıl vahşi sevinç çığlıklarıyla karşılandığını da size anlatabilmem olanaksız. kitabınızı sevinç çığlıklarıyla karşılayanlar bir tek çiçikovlar, nozdrevler, gorodniçiler gibi edebiyat -dışı düşmanlarınız değildi; adları sizce bilinen edebiyat- içi düşmanlarınız da aynı vahşi sevinç çığlıklarıyla karşıladılar kitabınızı. kitabınızdaki düşünceleri benimsedikleri kabul edilen insanların bile ondan yüz çevirdiklerini siz kendiniz de görüyorsunuz. bu kitap derin bir inanç ve içtenlikle yazılmış olsaydı, sonuç yine değişmeyecek, halk üzerinde yine etkiyi yapacaktı. ve eğer çok az kişi dışında (ki bunların alkışlarının hiç de onurlandırıcı olmadığını anlamak için kim olduklarına şöyle bir bakmak yeter) herkes kitabınız dünyevi hedeflere semavi yollarla ulaşmak için başvurulmuş kurnazca, ama biraz aşırı kurnazca bir düzen olarak nitelemişse bunun tek suçlusu sizsiniz. ve bunun şaşılacak hiçbir yanı yok; şaşılacak olan sizin bunu şaşılası bulmanızdır. bu da, sanırım, sizin rusya'yı, fantastik kitabınızda üstlendiğiniz talihsiz rolde olduğu gibi, düşünür olarak değil, yalnızca bir sanatçı olarak derinlemesine bilmenizden kaynaklanıyor. siz rusya'ya o güzel uzaklığınızdan bakmaya alışmış bir insansınız. bildiğiniz gibi, nesneleri görmek istediğimiz gibi görmenin en kolay yolu onlara uzaktan bakmaktır. siz, o güzel uzaklığınızda, rusya'ya tümüyle yabancı olarak, kendi içinizde, kendi dünyanızda ya da sizinle aynı kafadaki insanların çevresinde, tekdüzelik içinde yaşıyorsunuz. bu bakımdan da şunun farkında değilsiniz: rusya kurtuluşunu mistisizmde, asketizmde*, pietizmde* değil, uygarlığın ilerlemesinde, eğitimde, insanseverlikte görüyor. ona gerekli olan şey, vaazlar değil (yeterince vaaz dinledi!) dualar değil (çok dua yineledi bunca zamandır!); ona gerekli olan şey yüzyıllardır çamurlar, gübreler içinde yitip gitmiş olan insan onurunun uyandırılmasıdır! ona gerekli olan şey, kilise öğretisiyle değil, sağduyuyla ve hakkaniyetle uyum içinde olan hukukun ve yasaların uyandırılması ve bunların olabildiğince katı bir biçimde uygulanmasıdır. rusya'da bugün bunlar yok. bunların yerine korkunç başka şeyler var. ülkemizde insanlar insan alıp satıyor, yani insan ticareti yapıyorlar. bunu yaparken de amerika'nın büyük tarımsal işletme sahiplerinin, zencinin insan olmadığı şeklindeki kurnaz gerekçelerine benzer bir gerekçe öne sürmeye gerek görmüyorlar. ülkemizde insanlar kendi adlarıyla değil, vanka, stoşka, vaska, palaşka gibi takma adlarla anılıyorlar; ve nihayet ülkemizde, kişilik hakları, onurun ve mülkiyetin güvencesi şurda dursun, doğru dürüst bir polis bile bulunmuyor. bunun yerine, yalnızca, resmi hırsız ve soyguncuların oluşturdukları büyük şirketler görülüyor. rusya'nın bugün en can alıcı, en güncel, en ulusal sorunları: köleliğin kaldırılması, beden cezalarının kaldırılması ve hiç değilse var olan yasaların elden geldiğince eksiksiz bir biçimde uygulanmasının sağlanmasıdır. bunların gerekliliğini, pomeşçiklerin köylülere neler yaptığını ve her yıl kaç pomeşçiğin köylüler tarafından öldürüldüğünü çok iyi bilen hükümet de duyumsuyor. bunu hükümetin, beyaz zencilerin yararına olarak aldığı yarım yırtık kimi önlemlerden (çar 1. nikolay, 1846 yılında kırbaç yerine, -vuruş adeti arttırılmak koşuluyla- kamçı kullanılmasını emretmişti.) anlıyoruz. gördünüz mü, yarı uykulu, duyumsamaz halinde bile rusya'nın kafasını -hem de esaslı bir şekilde- işgal eden sorunları? oysa bu sırada, derin bir gerçekçilik ve olağanüstü bir sanatsallıkla rusya'nın bilinçlenmesine müthiş bir şekilde katkısı olmuş, rusya'ya kendini adeta aynada görme imkanını sağlamış yüce yazarımız ne yapıyor? barbar pomeşçike, pis suratlı köylülerin iliklerini ve kanlarını daha çok sömürmesini isa ve kilise adına öğütleyen bir kitap yazıyor!.. sonra da benden böyle birşeye öfkelenmeme mi bekliyor? canıma kastetmiş olsaydınız bile size duyacağım kin ve öfke, bu utanç verici kitabınızdan dolayı duyduğum öfkeden daha büyük olamazdı... ve şaşılacak şey, bir de tutup insanların, kitabınızı yazarken içtenlikli olduğunuza inanmalarını mı istiyorsunuz? yüreğiniz şeytanın öğretisiyle değil de gerçekten tanrı hakikatiyle dolu olsaydı, pomeşçiklerden sadık yandaşı olduğunuz kişiye yazacaklarınız bunlar olmazdı.

    köylüsü kendisinin tanrı önünde kardeşi olduğu için, ve kardeş de kardeşin kölesi olmayacağı için, ya köylülerine özgürlüklerini vermesi gerekliliğini yazardınız ona, ya da hiç değilse, vicdanın derinlerinde onlara karşı yanlış bir konumda olduğunu duyumsayarak, onlara karşı biraz daha insaflı olması gerektiğini. ya şu "ah sizi pis suratllılar!" lâkırdısına ne demeli? hangi nozdrev'den, hangi sobakeviç'ten duydunuz bu sözü? duydunuz ve sanki büyük bir keşifmiş gibi âleme duyurmaya kalktınız? yoksa, efendilerine inanıp kendilerini insan yerine koymadıkları için zaten yıkanmayan köylülere yararlı bir öğüt vermek mi amacınız? rus ulusal yargılama ve tenkil-tepeleme anlayışınıza da diyecek yok doğrusu! puşkin'in romanındaki aptal köylü kadının sözlerinde idealini bulduğunuz bu anlayışa göre, hem haklıya, hem haksıza sopayı basmak gerek (puşkin'in "yüzbaşı'nın kızı" romanındaki vasilisa yegerova'nın şu sözlerine gönderme yapılıyor: "...kim haklı kim haksız anla; sonra da ikisini birden cezalandır."). bizde çoğu kez yapılmakta olan da bu aslında. ama yine de, en sık tanığı olduğumuz uygulama, rüşver verip yakayı sıyıramamışsa eğer, yalnız haklının tepelenmesi yani suçsuz suçlu yaratılmasıdır! ve siz, böylesi görüşlerle dolu kitabınızın, çileli bir içsel hesaplaşmanın ve yüce bir ruhsal aydınlanmanın sonucu olarak ortaya çıktığının kabulünü istiyorsunuz! olamaz! siz ya hastasınız ve derhal tedavi edilmeniz gerek, ya da... bu "ya da"yı söylemeye cesaret bile edemiyorum...

    kamçı vaizliği, cehalet havariliği, irtica şövalyeliği, aydınlanma düşmanlığı, tatar yöntemlerinin övgübaşıcılığı... ne yapıyorsunuz, siz? nerde durduğunuza bir bakın: uçurumun kıyısındasınız! bu görüşlerinizle ortodoks kilisesine destek vermenizi anlayabilirim: ortodoks kilisesi her zaman kırbacın destekçisi, despotizm yaltakçısı olmuştur. ama isa'nın ne işi var burda, onu niye karıştırıyorsunuz? isa'yla kilise -hele de ortodoks kilisesi- arasında ne gibi bir ortaklık kuruyorsunuz? insanlara özgürlük, eşitlik ve kardeşlik öğretsini ilk duyuran ve çektiği acılarla öğretisinin gerçekliğini doğrulayan, kökleştiren, belleklere kazıyan kişidir, isa. kilise olarak örgütlenene ve ortodoksluğun temel ilkesi olana dek insanlar için "kurtuluş" yalnızca bu öğretideydi. kilise ise hiyerarşiyi getirmiş, eşitsizliğin savunucusu, egemenliği ellerinde tutanların dalkavuğu, insanlar arasında kardeşiğin soluk aldırmaz düşmanları olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. öte yandan, isa'nın öğretisinin anlamı, geçen yüzyılın felsefe hareketiyle açımlanmıştır. ve işte, alay yoluyla avrupa'da fanatizm ve cehalet ateşlerini söndüren bir volter'in, sizin -ister doğudan, ister batıdan- bütün papazlarınızdan, patriklerinizden, piskoposlarınızdan, metropolitlerinizden daha çok isa'nın oğlu olmasının, onlardan daha çok isa'nın canından, kanından olmasının nedeni budur. bunları gerçekten bilmiyor olabilir misiniz? yalnız, herhangi bir liseli için bile artık giz olmaktan çıktı bunlar.

    "müfettiş" ve "ölü canlar"ın yazarı olan siz, şu iğrenç rus ruhban sınıfını, katolik ruhban sınıfıyla karşılaştırılamayacak ölçüde üstün bulup bu kepaze insanlar için övgüler düzerken içten olabilir misiniz? diyelim ki, katolik din adamlarının bir zamanlar hiç değilse bir şeyler yaptıklarını, bizimkilerininse dünyevi iktidarın uşağı ve kölesi olmaktan başka hiçbir şey yapmadıklarını bilmiyorsunuz; iyi ama rus halkının, din adamlarından nefret ettiğini de mi bilmiyorsunuz? size göre, halkımız şu edepsiz fıkraları kimin için anlatıyor? papazlar, onların karıları, kızları, hatta uşakları için değil mi? madrabaz, et kafa, cennet öküzü sözlerini kimin için çıkarmıştır bu halk? papazlar için değil mi? rusya'da pisboğazlık, pintilik, yalaklık, yaltaklık, yüzsüzlük denilince bir tek papazlar akla gelmez mi? ve şimdi siz bütün bunları bilmiyorsunuz, öyle mi? garip doğrusu! size göre rus halkı dünyanın en dindar halkı. katmerli bir yalan bu! dindarlığın temelini pietizm, aşırı saygı, tanrı korkusu oluşturur. rus insanı, tanrının adını kıçını taşıyarak anar. suzdal'li kilise ressamlarının ağzıyla konuşur bizim insanımız: olursa, tanrı beğensin, olmazsa bilmem nerene kadar!..
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap