48 entry daha
  • yani tabii bunları yazarken bir şekilde insanları kategorize edeceğim için ve belki farkına bile varmadan ırkçı bir dil takınacağım için tedirginim. bir müze çalışanı olarak benim gözlemlediklerim şunlar:

    şimdi dikkat ediyorum avrupalı çocukların yaşları fark etmiyor, neredeyse henüz yürüyemeyen bebekler de dahil, her birinin sırtında kendi özel eşyalarını taşıdıkları bir çanta oluyor; sorumluluk bilinciyle dolular gerçekten. fısıldayarak konuşmalarından müzeye giriş yaparken nasıl davranacaklarını, dikkatli hareket etmelerinden de herhangi bir objeye dokunmamaları gerektiğini bildikleri anlaşılıyor. tembihliler!

    girişte onlarca farklı dilde broşür arasından kendi dillerini kimseye sormadan bulmaları ve kendilerini yapacakları tura hazırlıyor olmaları zaten ayrı bir takdir konusu. okumayı bilmeyecek yaşta olanlar bile üstündeki fotoğrafları inceliyor o derece. bunun yanısıra gezdikleri süre boyunca ağlayan, ailesine ve etrafındakilere sorun çıkartan bir çocuğa neredeyse hiç rastlamadım. aile genellikle çocuğun müze içindeki konsantrasyonunu yükseltebilmek için sürekli kulağına objelerle alakalı öğretici bilgiler fısıldıyor. buna kucaktaki bebekler de dahil. bunun doğuştan kazanılan bir şey olduğuna zaten inanmıyorum, bir anlamda tüm bu saydıklarımda zaten ebeveyn terbiyesinin payı çok büyük.

    gelelim türk çocuğuna. maalesef yukarıda saydığım şu hareketlerin yüzde birini yetişkin bir türk insanında bile görmüyorum. inanılmaz yüksek bir sesle müzeye han kapısından girer gibi giriyorlar, gözlerinin önünde duran broşürlerden türkçe olanı, daha bir kez olsun şöyle bir göz atmadan yetkililerden talep ediyorlar. gördükleri tüm tarihi eserlere dokunmaya çalışarak, kapalı kapıları zorlayarak ve görünmediklerini zannedip tüm müze kurallarını ihlal ederek geziyorlar.

    böyle kontrolsüz anne babaların, bu süreçte çocukları da ayrı bir destroyer işlevi görüyor. the exorcist filmini hepimiz izledik. sok o iblis kızı müzeye, nasıl davranacağını hayal et. eşittir sana türk çocuğu. brutalize bir ağlama, kusma ve bağırtı eşliğinde gezen çocuklar, kırmızı şerit bantların üstünden atlayarak tarihi halıların üstünde koşabiliyor. bir insan evladının anca etini kopardığınızda duyabileceğiniz ağlama ve bağırma tonu, türk çocuklarında kendini geleneksel bir şımarma ağlaması olarak gösteriyor. mutlu ve görece daha terbiyeli türk çocukları bile sanki müzede değil de bayırdaymışcasına hareket ediyor. zaten maalesef bu çocukların büyük bir bölümü sözde eğitimli, "modern" anne babaların çocukları.

    bu arada bu çocuklarla en fazla benzerlik gösteren tayfa kim mi? tüm arap yarımadası ve çocukları.

    kısacası çocuklar arasındaki fark, aslında ebeveynler arasındaki farktan ileri geliyor. yani türk çocuğunda mutasyona uğramış bir genin getirdiği bir manyaklıktan ileri gelmiyor diye umuyorum.
543 entry daha
hesabın var mı? giriş yap