103 entry daha
  • max brod tarafından "amerika" şeklinde isimlendirilmiş fakat kafka'nın notlarında "kayıp" olarak rastladığımız, muhteşem kafka eseri.

    sayfalar arasında biraz ilerlemeye başladığınızda, kafkaesk atmosfer uzay-zaman algısında yapılan oynamalarla dikkati çekiveriyor fakat kitabın, kafka'nın eseri olduğu izlenimini uyandıran en önemli ayrıntılar, anlamsız ve karmaşık bir mekan algısından ziyade, karl roosmann'ın başına gelen absürt hadiselerde yatıyor.

    hür iradesiyle verdiği kararların cezasını her seferinde çeken karl, yeni dünya'nın korkuyla örülmüş, aceleci ve karmaşık labirentlerinde gezinip durduktan sonra boyun eğmeyi öğrenmek durumunda kalıyor. karl'ın her seferinde gösterdiği dik başlılık, sonlara doğru yerini bir kabullenmeye ve yenilgiye bırakıyor. benzer bir durum joseph k. için de geçerli belki. brunelda'nın elinde köle haline gelen karl ile dava'ya mahkum joseph k. arasında içinde yaşadıkları dünyaların benzerliklerinden çok daha fazla ortak yön var bana göre (ki yenilgi belki de en temeli).

    kitapta kafka'nın, modern dünyanın, içinde yaşayan insanlarla birlikte grotesk bir resmini çektiğini de söylemek mümkün(ki kafkaesk dedikleri şey biraz bu olmalı). bu modern yeni dünya'yı ayakta tutan değerler ve bireylerin, o değerler için verilen savaşta aldığı rol, bir yandan da kişinin kendi varlığı ve özgürlüğü için verdiği savaş da karl'ın ufak yolculuğunu tasvir etmek için kafka'nın kullandığı unsurlar olarak göze çarpmakta.

    her ne kadar yeni düzene getirilmiş ağır bir eleştiri olsa da kitap bana "kahrolsun kapitalizmcilik"ten daha çok, modern dünya insanlarının günlük yaşamının anlamsız hengamesi içinde insanlığın, karl roosmann özelinde, ayrı ayrı her okuyucunun özelinde, kafka'nın özelinde verdiği bir varoluş savaşının tasviri olduğunu hissettirdi.
169 entry daha
hesabın var mı? giriş yap