199 entry daha
  • uzundur şöyle kapsamlı bişiler yazayım istiyodum bu mevzuda. lakin sürekli şaşırmanın ve yeni şeyler öğrenmenin sonu yok diyerekten, hep erteliyordum. eh sağolsun mimar sinan da sürekli şaşırtabiliyordu beni. bu da mı olur lan derken başa gelenler, mörfinin ruhuna okumalar. şaşırtmacalar atraksiyonlar falan. tatlı-sert-absürt-kanırtmacalı-mazoşist bi ilişkimiz var kendisiyle 4 yılı aşkın süredir.

    şimdi efendim bu okul bir garip. neresinden başlasam bilemiyorum. arkadaş arasında hep söylediğim bişi de şudur ki "ben şu yaşıma kadar ne öğrendiysem, bi o kadar daha burda öğrendim." hakikaten de öyle. kaldı ki sosyal zeka konusunda hiç de fena değilimdir. kendimize göre bir naçizane görmüş geçirmişliğimiz var. ama buna rağmen "amına çakim nasıl bi yer lan burası" dediğim çok olmuştur.

    madem başlığımız mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi, "mimar sinan mı? aa iki yıllık mı o? özel mi?" diye soran gerizekalılara inat kısaca anlatayım; memleketteki ilk güzel sanatlar okuludur. takdiriniz üzere osman hamdi bey tarafından kurulmuş, sonra memleketin sanat ve kültür tarihinde önemli bi yer edinmiştir. lakin bu bir kofti övgü yazısı değildir. dolayısıyla yök ten sonraki bugünün mimar sinan güzel sanatlar üniversitesiyle derdimiz var bizim, akademi ile değil. kaldı ki o kadar eleştirmemize rağmen mazoşist bir aidiyet duygusuyla bağlandığımız şey de "akademi" ruhudur. gerisi değil.

    neyse. en merak edilen konular hakkında başlık başlık ilerlesem daha derli toplu olacak gibi:

    öğrenci profili
    kafadaki mimar sinan öğrencisi profili genel hatlarıyla doğru esasında; yavşaklık derecesinde bir rahatlık, vurdumduymazlık, sadece kendi işini yaptığı halde dünyaları kurtarıyorum havaları, çok afedersiniz karının kızın bol olmasından mütevellit genel bir feminen / "barkın'a o konuda ben de çok kırgınım" tavırları...
    evet, üniversitede kızlar teklif ediyor. ve evet, mimar sinan da çok kız var. renk renk desen desen. ne tür ararsan. kız muhabbetinden sıkılabileceğin kadar çok kız var. dip boyası muhabbetinden tut da, kız yurdu kafalarına kadar tiksindirici seviyede çok var. beyin sikici raddede çok var. varoğlu var. halı saha maçı için takım kuramayacak kadar çok kız var. takdir edersiniz ki bu kadar kızın bir arada olduğu yerde her türlü ilişkide akıl mantık izan yok, huzur hiç yok. dedikodu var, arkadan iş çevirme var, ve tüm bunların meşrulaştırıldığı bir ilişkiler yumağı var. umarım tehlikenin farkına varmışsınızdır.

    kız profilini özel olarak anlatmak isterim bilahare ama, konudan saparım diye çok korkuyorum. ama ekseriyeti tipik türk kızı ya da avrupai olmaya özenen tipik türk kızı prototipindedir. hiç çekilmezler amk. neyse girmiyorum.

    akademisyen profili
    şimdi sezarın hakkı sezara. hakikaten beraber bişiler başarabileceğin, açık fikirli, kendini geliştirmiş/geliştirmeye devam eden çok değerli hocalar var hala mimar sinanda. ama yadsınamayacak kadarlık bir kısım hala lise kafasındaki hocalar ki derslere genelde bunlar girer, 1995'te hazırladığı 300 küsür sayfalık power point sunumuyla dersleri anlatır, yetmezmiş gibi salak salak ilkokuldaki performans ödevi mantığıyla ödevler hazırlatır. ve bunları sorgulayan/eleştiren/metodoloji tavsiyesi veren öğrencileri gazabıyla yıldırır. nato kafa nato mermer hocalarım benim. canlarım. bunlar için yapabilecek hiç bir şeyiniz yoktur. sadece allahını seven birinden üzerinize toprak atmasını rica edebilirsiniz bu hocaların zorunlu derslerinde.

    bir diğer hoca tipi de yavuşak diye tabir ettiğimiz tarzda olanlardır. rahattırlar. bi dönem götü kasıp, ya avrupa ya amerika da bi müddet eğitim görüp gelmiş kapağı mimar sinana atmış, yıllardır bi sike derman olmayan aynı teraneleri anlatarak etrafına zerre fayda sağlamayan sefa pezevengi insanlardır. bunlar senin kendini ne kadar satabildiğinle, kendisiyle ne kadar "samimi" muhabbet kurduğunla ilgilenir, akademik başarını bunlara göre ölçerler.

    diğer hoca tipi de bu yukarıda bahsettiğim hocaların zamanında öğrencisi olmuş, artık yüz yüze enformel ilişkilerin üstadı şeklinde, hadi daha açık konuşalım; hiç bi niteliği olmamasına rağmen akademik hayatta tutunabilmek için ona buna ağız büken ortam orospusu genç hocalardır. rüzgar nereye eserse oraya giderler. gençtirler ama tiplerinden beklenmeyecek şekilde beyinlerinin içi geçmiştir.

    neyse daha fazla devam etmeyeceğim buna. siz siz olun, bu okula gelirseniz, ilk bahsettiğim türde hocalarla vakit geçirin. ha, onları nasıl bulacaksınız. o da size kalmış. bol şans.

    birimleri
    buranın öğrenci işleri, herhangi bir okulun öğrenci işlerinden farklı değildir, hatta eksiği yok, fazlası vardır. başlığı bile var bunun, oturup uzun uzun yazmıcam da kanada ya gidecek bir öğrenciye "orada öğrenci işleri memuriyeti nasıl acaba, çok para veriyolar mı?" diye sormuşluğu olan bir memureyi barındıran bir öğrenci işleridir bizimkisi. bunu belirteyim dedim vizyonsuzluğa şahit olmanız adına. saygılar.

    uluslararası ofis(ulik), içerisinde iki kişi çalışmasına rağmen oldukça iyi işlemekte. gerçekten canhıraş çalışıyorlar. ama izansız öğrenciler ve ofisi ilgilendiren diğer birimlerin sorumsuzluğu can sıkıcı olabiliyo. örneğin yazı işleriyle uluslararası ofisin aralarının açık olduğundan bahsetmiş miydim? şaka gibi.

    daha önce de entrylerimizde bahsetmiştik ama yine yazalım; okulun iyi çalışan birimlerinden biri de yemekhanedir. mutfak takımı harikalar yaratıyo arkadaş. 4 küsür senede bir ya da iki defa yemekhaneden çıkan yemeği beğenmediğim olmuştur. ucuzdur da yani, babacandır yemekçi abilerimiz.

    spor/aktivite olanakları zaten 3-5 öğrenciden oluşan grupların kendi imkanlarıyla yaptığı takılmacalardan öteye gitmiyo haberiniz olsun. külüstür bir otobüse doluşup kampa ya da bi anadolu şehrine ya da mesleğinizle alakalı bi yere gidiyosunuz. ki bu da lise dönemlerinizden tanıdık geldi öyle değil mi?
    gönül isterdi ki odtüdeki gibi bir spor kompleksi olsun, ama olmaz o iş bizim okulda. bizde bi basket sahası var yol kenarında. ağaçlar var içinde. seviyorum orayı ama. yazın çınar yapraklarından bi potayı kullanamasak da çok basket çevirmişliğimiz vardır.

    genel bişiler
    enformatik ve yabancı diller bölümlerini tenzih edeyim ama genel yaklaşım olarak mimar sinanda, teknoloji kullanımı ve nitelikli yabancı dil eğitimi aramayın, bulamazsınız. elin oğlu sikindirik bi bölümü bile inglizce, fransızca okur. bi bok olamazsa bile yanına dili kar kalır. bizde o da olmaz. mimar sinan ın etiketi yeter derler, piyasada bi beş seneye kadar o etiketten de eser kalmayacaktır niteliksiz mezunlar sebebiyle. böyle yani. hep kendin uğraşmak, kanırtmak zorundasındır. bu, projelerde de böyledir. son jurilerde insanüstü projeler teslim edersin, keyfin olur güzel de sunarsın.(ki juriler ve sunuşlar ayrı bi zorluktur, herkesin harcı olmadığı tecrübe ile sabittir.) ama gel gör ki bahsettiğim akademik tayfanın algı düzeyinden çok çok ötede bi iş yaptığını, gelen sığ eleştirilerden, tartışma konusu yapılan saçma sapan noktalardan ve yok yere kırılan şevkinden vs. anlarsın. "kime ne anlatıyorum amına koyim" duygusu içinde efendi gibi toparlanıp gidersin.

    sonuç itibariyle belirtmek gerekir ki, bu anlattıklarım harabe haline dönmeden önceki mimar sinana ait. bu sene sonunda başlanan ve büyük ölçüde amı götü dağıtılan, yalandan güçlendirme projesi sonunda ayaklar fındıklıdan kesilir, bomontiye sürüklenirse tüm bu anlatılanları çekilir kılan, rıhtım ve diğer fasiliteler yitirilirse mimar sinan güzel sanatlar üniversitesinin tercih edilesi hiçbir yanı kalmayacağı gibi tipik türk üniversitelerinden de hiçbir farkı kalmaz.

    ola ki seçtin burayı, öncelikle geçmiş olsun. ya sen de tipik öğrenci profiline karışıp arkadaşlarınla kardeş kardeş oynayacaksın ya da küçük kara balık misalı takılacaksın ortamlarda. ikinci tipte biri olarak söyleyebilirim ki, bu hiç zevkli bişi değil. ayrıca şöyle de bir gerçek var ki, gerizekalılığa tahammül seviyen kadar tutunabilirsin bu östojen kokulu okulda haberin ossun.

    şimdilik bu kadar. hadi selametle.
258 entry daha
hesabın var mı? giriş yap