2 entry daha
  • 48 sene öncenin türkiye'sinden bugüne kalan son derece duru kaydıyla iktifa etmeyi bilirim, bilirim de; orada olmak için ömrümden bir beş yıl alınmasına gıkım da çıkmazdı hani. öyle bir konser.

    zeki müren'in parladığı devirlere rast gelir bin dokuz yüz altmış dört. münir nureddin'le de kıyaslarlar zeki müren'i. oysa tarzları, sahneleri hayli farklıdır; bence mukayese kabul etmez.

    zaten dikkat edilirse zeki müren'in de münir nureddin'in de adeta gizli bir protokol imzalamışçasına birbirlerinin şarkılarını seslendirmedikleri; böylece olası somut bir mukayesenin önünü kestikleri görülür.

    gene de gönül isterdi ki zeki müren'den
    hafızın kabri olan bahçede'yi veya beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın'ı dinlemeyi ya da münir nureddin'den
    bir demet yasemen veya beklenen şarkı'yı dinleme şerefine nail olabilelim.

    işte bu ahval ve şerait içinde; bu konserde, bilmem bu gönülle ben adlı eserin
    "o daha genç yaşında
    benimse geçti çağım" kısmına gelindiğinde münir nureddin, sesinden de anlaşılacağı üzere muzır bir gülümseyişle
    "o daha genç yaşında
    benimse geçmedi çağım" diyerek zeki müren'le mukayese edilmelerine çok naif bir gönderme yapar. zeki müren'i dışlamayan ve fakat üstad olmanın bilinciyle yerini bilen ve yerini bildiren (ki, hakkıdır) bir güzel espridir bu.

    aklıma bir de mustafa sandal'la ilgili
    "o'nun gibi sesim olsa asla şarkı söylemezdim" diyen emre altuğ'a, 'sıcak' adlı klibinde üstü çıplak biçimde dolaştığı için, mustafa sandal'ın cevaben
    "o'nun gibi vücudum olsa asla soyunmazdım" deyişi geliyor.

    olacak iş mi? türkiye'nin konser tarihindeki bu altın varakayı mustafa sandal ismiyle kirletmek, serbest çağrışım kisvesi altında da olsa ne kadar boş ve ne nahoş...

    düzeltme için yoa'ya teşekkürler.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap