9 entry daha
  • bu tarz filmlerde gidiş yöntemi: önce katilin profilini ver, sonra olaya gidiş sürecini analiz et, olaya maruz kalanların hayatlarından küçük kesitler sun, olayı göster ve bitir. denis villeneuve ise olay sonrası travmaları da göstererek biraz daha farklı bir açıdan duruma yaklaştı. bu farklı yaklaşım tarzındaki tempo baştan beri olsaydı, film belki de başyapıtlar arasına girebilirdi.

    77 dakika (son 7 dakikası jenerik) gibi -uzun metraja göre kısa sayılabilecek bir sürede hikayeni dolu dolu anlatmak zordur. karakterlerin olayın içerisindeki konumlanmalarının nasıl bir sosyo-psikolojik dengede durması gerektiğinin ahlağını sunmak bir o kadar daha zordur. yaşanmış bir katliamı sinemaya uyarlamak ise toplumsal zorlukları da buna ekler. bu yüzden yönetmen denis villeneuve'ün ağır bir yükün altına girdiğini söylemek gerekir. şimdi bu yükün altından kalkabilmiş mi? ona bakacağız:
    filmin başında öncelikle katilin ( marc lepine ) profilini çizmeye çalışmış. çalışmış diyorum çünkü bu konuda çok aceleci davrandığı gözden kaçmıyor. belli donuk yüz ifadeleri, asosyal tip, feminist kadınların onu bu hale getirmesinin ciddi felsefik! ( filozof katil klişesi) nedenleri ve katilimiz katliama hazır. (ortalama 8 dakika) yönetmen belli ki katile direk bir linç girişiminde bulunmak istemedi. ortada kalmaya çalışarak hızlı bir şekilde psikolojisini anlatmak istemiş. keşke paralel kurguyla bunu biraz daha sürdürebilseydi. ha sürdürseydi seyircide stockholm sendromu mu oluşurdu? belki de olabilirdi. bu seferde seven filmindeki katil ama haklı klişesi yeniden canlanabilirdi. işte burada bu riskleri alıp bildik tuzaklara düşmeden ortaya çok farklı bir başyapıt koyabilirdi yönetmen.
    hikayenin iki öğrencinin gözünden anlatılması meselesine gelince, bu öğrencilerin hayatlarından kısa kesitler verildi. verilmesindeki sebep: olay içindeki davranış psikolojilerinin nasıl şekilleneceğine dair seyirciye işaret vermekti. ama bu konuda da fazla netlik yoktu.
    olay planı ise yarı stilize edilmiş şiddet sahneleri ve iki öğrencinin görüş açısından yapılmış kurguyla verildi. ve pat diye kurgu kargaşası içinde olay sonrasına geçiş yapıldı. ve sanki yeni bir filme başlamışız gibi bir kopukluk oldu. ama burada yönetmenin imzasını da görmüş olduk.
    kısaca; filmin bütününe bakıldığında, ortalamanın üstünde iyi sayılabilecek bir eser vermiştir, denis villeneuve.
    birde filmin başında christopher nolan'ın follow me filminin biraz ruhu var gibiydi, ortası ise gus van sant'ın elephant'ı gibi gibiydi ve sona doğru denis villeneuve'ün polytechnique filmi vardı.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap