30 entry daha
  • --- spoiler ---

    öncelikle bir kitap kurdu olduğumu iddia edemem, o yüzden yorumlarken haddimi aşan laflar etmekten de çekiniyorum. aynı şekilde kitap hakkında genel olarak fikirlerimi yazmak istedim, dağınık olabilir. şimdiden hatam varsa affola.

    herkesin ortak bir yorumu var romanla ilgili. ilk bölümde ana karakterin tekdüze ve sıkıcı bir hayat yaşıyor olması ve okuduğumuz şeyin aslında bir “günlük” olduğu için, bunun gerçekliğe uygun şekilde aktarılması. yapılan hareket cesurca; okuyucuyu kaybetme riskinin yanında, üsluptaki “espriyi” anlamayan bir okur, yazarın basit bir iş çıkardığını dahi düşünebilir.

    özellikle ana karakter iyiden iyiye “varolmayan”lığını ortaya çıkartıp; dil, anlatım ve hikayeler güzelleştikçe bu riske saygı duydum. her şeye rağmen de girişteki bölümün uzun tutulduğunu düşünüyorum. ne olursa olsun, bu bölümlerin bir esprisi ve tüm hikaye içinde bir bütünlüğü ve belki vazgeçilmezliği dahi olsa, bu kadar tekdüze bir adamı okumak beni sıktı. hangi noktada, kitabın nereye evrileceğini endişeyle beklemeye başladım. akış değiştikten sonra da coşkuyla karşıladım bu değişimi, bunu da belirtmem gerek.

    yazarın hikayeciliği zaten ortada, bilinen bir durum. okuduğumuzun bir roman olduğunu bilincindeyken ve bunu hissedebiliyorken, bir yandan da iyi bir hikaye kitabı okuyor tadını almak da harikaydı, ki bu kitabın en büyük başarılarından biri. bu kadar hikayelerle örülmüş bir romanda, hikayelere dalıp “bu romandı yahu” diye bocalamanız an meselesi. bunu hiç yaşamadım.

    ana karakterin “varolmayanlar”la tanışması, “onlara inanması-inancını kaybetmesi-tekrar inanması” gibi kitabın uzunca bölümünü kapsayan hikaye de iyi yansıtılmış. ana karakterin her fikir değişikliğinde, onla beraber hareket edip; inandım, onla beraber inancımı kaybettim. bu da hikayenin sürükleyiciliği ve inandırıcılığı açısında artı puan.

    kitabın finaline doğruysa; ana karakterin kim olduğunu anlaması, etrafındakilerin “ne” olduğunu öğrenmesi çok etkileyiciydi. başarılı ve bilinçli şekilde arafta bırakılmış bir karaktere ve öyküye yakışır bir sonuçtu. karakterin de, hayatının da, hikayenin de ne olduğunu anlamanıza rağmen “acabalar” baki kalıyor.

    “hayalcilik ve gerçekçilik”; “gerçek dünya ve gerçek dünyada hayalci yaşam” üzerine yürütülen tartışmaların, hayalperest bir roman için ders niteliğinde, zihin açıcı bölümler olduğunu düşünüyorum. tabi ki yürütülen her fikre katılmadım ama her fikir üzerinde akıl yürütmeye davet ediyordu. sıradan bir bankacının sabah tostu-işe yetişme macerası-öğle yemeği rutini ve seks klişeleri üzerinden başlayan bir hikayede; hem karakterin kendi hayatında dönüşümü hem de karakterin rutin hayatını hali hazırda yaşayan biz okurlar olarak düşünürsek; eleştirdiği düzenin de, yaptığı eleştirinin de altını dolduran tartışmalar var.

    tüm bunların dışında, özellikle son 100 sayfada başarılı bir mizah var. mekan tasvirleri ve daha önemlisi yaratılan mekanlar güzel ve özgündü.sadece bazı bölümlerde “hollywood klişeleri” can sıkar gibi olsa da, bir hayalci kitabının filmvari sahnelerle süslenmiş olması da işin şanındandır diye düşünüp, bunrda da bir albeni bulmak mümkün oldu açıkçası.

    sonuç olarak; çok beğendiğim, bitmesine yakın bitmesin diye kasten yavaşladığım romanlardan oldu.

    --- spoiler ---
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap