202 entry daha
  • (bkz: #30083551)

    şu satırları hiç yazasım yok, zira giden canlar büyük ihtimal yine gittikleriyle kalacaklar. ama biz yine de hem şu komplo teorisinden muzdarip zevatı bilgilendirelim, hem de içimizdekileri dökelim...dökelim ki, hiçbir şeyin değişmeyeceği güzide ülkemizde bir nevi mastürbasyonun âlâsı olan tepki göstermek eyleminden eksik kalmayalım.

    1-) 41. mühimmat bölüğü...afyon'un nalet soğuğunda askerliğimi tamamladığım, zamanında yaptığımız "ulan şurası bir patlasa afyon haritadan silinir" geyiğini 25 can alarak hayata geçiren bu mühimmat deposunda, "o saatte ne sayımı yapıyorlarmış ki?" sorusu ne yazık ki komik ve cahilce bir sualin ötesine geçemiyor, tıpkı türkiye'nin diğer tüm birliklerinde olduğu gibi. evet, ben oradayken mühimmatları hep gündüz taşıdık ve evet, gece mühimmat tasnifi çok absürt bir şey. lâkin, bir o kadar absürt olan şey ise askerde mantık aranmaz ve emir demiri keser kurallarının unutuluyor oluşu. emekli tuğgeneral sıfatlarıyla televizyonlarda çok bilmişlik taslayan zevatın unuttuğu şey ise aynı yollardan kendilerinin de geçtiği. "o saatte tasnif yapılmaz"mış...çok affedersin ama bok yapılmaz. ertesi gün denetleme varsa ya da biz fanilerin aklının ermeyeceği acil bir durum varsa ve üst rütbeli subay bunu istediyse bal gibi yapılır. zira zihni melekelerin kapı dışarı edidiği bir yerden, yani "gecenin o karanlığında, elektrik bağlantısı olmayan bir yerde 30 kadar gencecik ve tecrübesiz insan bunu nasıl yapar" sorusunu tasavvur etmenin bize yasaklandığı bir yerden bahsediyoruz.

    2-) "mühimat taşınması karpuz taşınır gibi mi yapılıyor?" sorusunu merak edenlere bir sürpriz yapalım: evet dostum, aynen öyle yapılıyor. dün malum haber yeni düştüğünde, ağzımdan dökülenler şunlardı: "eğer iglonun içerisinde tasnif esnasında gerçekleştiyse, en az 20 kayıp vardır"...başka mühimmat bölüklerinde askerlik yapan arkadaşlar nasıldılar bilemem, ama biz başımızda bir uzman çavuş ya da astsubay ile birlikte 25-30 kişilik bir grupla gider, kapılar açıldıktan sonra sandıkları uçlarından tutar, ikişerli gruplar halinde kamyonlara yüklerdik. hepimiz o beton duvarların içindeydik ve herhangi bir kaza esnasında kaçışımızın olmadığını -en azından ben- hiç düşünmemiştim, ta ki dün geceye kadar.

    burada "eğitimli personel" hususunu belirtmeden de geçmeyelim. benden önceki, benden sonraki ve diğer mühimmat bölüklerindeki arkadaşları bilmiyorum, ama bize "mühimmat nasıl taşınır, nelere dikkat edilir, olası kaza sebepleri" gibi bir eğitim verilmemişti. varsa yoksa emasya aşağı, emasya yukarı...ha sigara içmeyin ikazı yapılmıştı, haklarını yemeyeyim!

    bunlar, birliğin içinden, olayın teknik olmayan yönüyle ilgili bilgiler. daha pek çok şey eklenebilir tabii ki, ama hiçbir şey eklemeseniz dahi, eğer her şerrin müsebbibi olarak akp'yi gören ve bu olaya bile "balyoz'dan, ergenekon'dan ortada düzgün asker kalmadı, onlar olsaydı bunlar yaşanmazdı" tarzı bir dangalaklıkla yaklaşan kesimden değilseniz, bunları da bir zahmet aklınızın ucunda tutuverin.

    gelelim olayın, içerisinde iki yüzlülük ve kifayetsizlik barındıran diğer kısmına..

    25 asker güneydoğuda pkk tarafından öldürülse "vatan millet sakarya" nidalarıyla herkesi ortalıkta görmek mümkünken, bu olayda herhangi bir tepki göremeyeceğiz. neden peki? çünkü, burada ölen 25 can da o çok matah sayılan şehitlik payesiyle taçlandırılmakla birlikte, ne yazık ki güneydoğuda ölenler kadar makbul sayılmıyor. zira orada giden canlar, burada gidenlere nazaran ajitasyona müsait, milli hassasiyetlerimiz ideolojisine katkı sağlayacak canlar. halbuki afyon'da ölenler o kutsal adddedilen göreve yollanan çocukların, aslında devlet ve tsk eliyle ne kadar kolay harcanabildiğini bir kez daha açığa çıkartıyor(tıpkı daha önceki pek çok örnek gibi)...ve yine, afyon'da ölen canlar, insanların kafasında oluşan soru işaretlerinin pek fazla dillendiril(e)memesiyle kara toprağa yollanıyorlar, arkalarında bıraktıkları bir yığın emek, umut ve tarifsiz bir acı ile...

    ve hâlâ genelkurmay'dan, başbakan ve diğer devlet erkânından doyurucu bir açıklama gelmiyor. tek duyduğumuz orman bakanının kendinden menkul açıklamaları ve yüzümüze tükürürcesine söyledği "pakistan ve hindistan'da da oluyor" sözleri. elimizde bir tek bu var, zira bu ülke; 25 canı geri dönülmez bir yolculuğa uğurlamasına rağmen, olay askeri bir mahalde olmasına rağmen, yalan yanlış açıklamaları orman ve su işleri bakanlığından duyabileceğimiz bir ülke...bu ülke, yaşanan şu acılara rağmen tek bir kişinin istifasını duyamayacağımız bir ülke...bu ülke, aslında hepimizin kelle koltukta yaşadığı, ama bu duruma tepki gösterecek tasavvur gücünün elimizden alındığı bir ülke...bu ülke, olayları komplodan bağımsız düşünemeyip, sorumlulara yüklenemeyen, tepkisini ancak galeyana gelerek gösterebilen insanların ülkesi. bu ülke, kısa ve öz olarak, mühimmat birliğinin dibine okul yapılmasına izin veren ve buna ses çıkarmayan insanların ülkesi.

    yürütülen soruşturma belki farklı veriler ortaya çıkaracak, belki pkk'nın yaptığı tezi kanıtlanacak. ama yukarıda yazılanlar, 25 canın acısıyla birlikte baki kalacak...
186 entry daha
hesabın var mı? giriş yap