5 entry daha
  • "gönül çizen" bir dava. annesi ölmüş her kız çocuğunun başına gelmiyor bu elbette ama genelde babalar eşin ölümünden sonra aileyi birarada tutmayı da beceremiyor. iskambil kağıtlarından yapılmış bir kale gibi dağılıyor yuvalar, çocuklar esmeyen bir rüzgarla evlerinden kilometrecelerle uzaklara sürükleniyor. bu davadaki konu mankeni çocuğu da sana cep telefonu alacağız diye galiba kandırıyor bir takım şerefsiz kadınlar. "gel yavrum, sana şeker vereceğim"den cep telefonuna uzanan bu araba sevdasından acıklı türkiye öyküsü, sosyal bozulmanın cinsellikte başgösteren bir izdüşümü olarak gitgide üzeri aralanmakla kalmayıp üzerindeki örtü aniden sıyrılıp açılan cıpcıslak gözönüne serilen "yediğimiz naneler" televolesi haline gelmekte. konu ile görüşlerine başvurduğum bir devlet hastanesi doktoru, konunun yaygın bir sorun olduğunu ve sadece dış kapının mandalı pezevengliği değil, ensest sorunu olarak benzer durumlarla sık sık karşılaştıklarını ifade etti. dinlerken bizim içimiz parçalanıyor, çocukların ise anüsü. hastaneye başvuran çocuklar tecavüzden şikayet etmiyorlar, dışkılama sorunlarının tedavisini yaptırıp aynı yaşama geri dönmek istiyorlar. sevgiyi arkadan cinsel ilişki, anne baba arasında uyumak ve hepbirlikte sevişmek olarak tanıyor, küçücük bedenlerini bir gram sevgi arayışında psikolojisi artık her ne ise o yetişkinlere sunuyor, kimsenin içine giremeden herkesi kendi içlerinde misafir ediyorlar. alan satan memnun! dışardan gazel okuyan dürzü! bu, toplumsal bir yara değil. kan revan içinde kendi sakatlığına neşe ile koşan bir kangren.
    (bkz: çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsinler)
97 entry daha
hesabın var mı? giriş yap