93 entry daha
  • bir 30'una yaklaşanı da ben. kendim için şu tespiti yaptım:
    gündüz beni mutlu ediyor, gece ise ben mutlu oluyorum.

    yani evet, gündüz hala hoşuma gidiyor. sinemadan çıktığımda havanın hala aydınlık olduğunu görünce seviniyorum mesela. ama gündüzki mutluluğumda anahtar kelime "daha".

    daha erken. ooo daha çok zamanımız var. daha saat x. daha bu yaşadıklarımız hiçbir şey değil.

    bir de, azıcık da, taze portakal suyundan alınan zevke benzer bir şey var. sağlıklı bir şey yaptığını bilmenin hoşluğu. ister istemez gelen bir olumluluk.

    gecenin ise her anı ayrı bir muallak. "daha"sı yok, zaten tamamen o andasın. mutluluğu dayatmayan, içinde ne varsa onu yaşamana izin veren bir hali var. hunharca genelliyorum:

    bence gece yaşayan insanlar, kendini dinleme delisi insanlar. öyle sürekli hareket halinde olup hayatındaki olumsuz şeylere kafa yormaktan kaçınma şansını elinin tersiyle itiyor bir kere. azıcık daha yavaş yaşamayı seviyor, yaşadıklarını sindirmek için gündüzcülere göre biraz daha fazla zamana ihtiyaç duyuyor olabilir. mesela bir gececi, bir gündüzcüye oranla insanlarla daha sınırlı bir iletişim kursa da, ilişkilerini daha çok sorgularken/yorumlarken buluyor kendini. gececi, bir insanla çok özel bir bağa ve hoş bir ilişkiye sahip olduğunu düşünürken, o kişinin kendisini "iyi ama biraz soğuk biri" olarak gördüğünü öğrenmenin üzüntüsüne de mahkum. geçmiş olsun. az sayıda dost ve hatta steppenwolf sendromu, tam gece yaşayan insandan beklenecek şey.

    sonra bir de geceleyin hayal gücünün daha hareketli olduğu gerçeği var, neredeyse uyuşturucu gibi bağımlılık yapabildiği söyleniyor. çok özlediğim ve bir daha asla göremeyeceğim insan, bir anda canlanıveriyor, yürüyüş ritminden mimiklerine, kullandığı kelimelerden harfleri vurgulayış şekline, onun hakkında bildiğimi farkında bile olmadığım tüm özellikleriyle hayata geri geliyor. gündüzleri hiç gelmiyor oysa. gelse bile, resmen çelikten bir duvar oluyor arada; o yumuşacık, uzansam dokunacağım hissi hiç mi hiç yok.

    öyle işte, gece daha bir yoğurulacak hamur gibi. tabii sanılmasın ki gece yaşayan insan oturduğu yerden tavanı izliyor. gündüz de yapılabilen kitap okumak, film izlemek gibi en alelade şeyleri gece yapmak, zaten bu şekilde hissetmeye yetiyor.

    değişmeyi düşündüğümde bana çekici gelen yine azıcık değişik bir saat aralığı var. çok erken yatıp sabaha karşı 4'te 5'te uyanmak. yine o sessiz sakin saatleri ve gün doğumunu bilinçli yaşamak. sanki zorlasam olur.

    diğer türlüsü ise* gözümde dev gibi büyüyor. sonumuz hayır olsun.
169 entry daha
hesabın var mı? giriş yap