96 entry daha
  • özellikle tsunami felaketinden sonra, aceh eyaletinde radikal islami anlayışın sivrildiği ülke. bu felaketin ardından, allah'ın buyruklarına uyulmamasını olayın bir sebebi olarak görenler eyalette şeriat yasalarının hakim olması ve ahlak polisleri tarafından kurallara uyulup uyulmadığının 24 saat takip edilmesi yönündeki yeni kararları kabul ettirmeyi başarmışlar. geçen gün izlediğim, national geographicte yayınlanan don't tell my mother (türkiye'deki haliyle anneme nerede olduğumu söylemeyin) adlı programın sunucusu diego bunuel, son ziyaret ettiği yer olan acehte, söz konusu ahlak polisi ile beraber bir gece devriyesine katıldı. bunuel, dünyadaki sorunlu bölgelere yaptığı ziyaretlerle ve turistik geziden ya da evcil, oryantalist belgesel yapımlarından uzak, gerekirse işin illegal boyutunu da gözler önüne seren çekimlerle tanınıyor ki; programın ismi de zaten buradan geliyor. aceh'teki söz konusu devriye sırasında, önce belli bir saatten sonra yeterince aydınlatılmamış yerlerde olmaması gereken kadınlar avlandı(!). içlerinde mini etekli bir kadınla beraber türkiye için bile fazla muhafazakar sayılacak biçimde örtünmüş bir kız da vardı. söz konusu mekanlardan asla bir erkek toplanmadı. kızlar mutlu değildi. erkekler mutlu değildi. ekibin amiri gözaltına alma sırasında "bu saatte evlerinde olmaları gerekir." diyordu. bunun ardından yeterince aydınlatılmamış mekanlara yönelik av devam etti, bu sırada bunuel, ekibin üyesi olan genç polislerle konuştu. "hepiniz gençsiniz, bu şartlar altında kızlarla tanışmak için ne yapmanız lazım?" diye sordu. söz konusu gençlerden biri "önce ailesi ile görüşmemiz gerekir, bu durumda bile sadece ellerini ve yüzünü görebilirsiniz" dedi. genç polisler mutlu değildi. yol üstünde ekibin amiri olan bıyıklı ve orta yaşlı polis ile de ropörtaj yaptı buunel. polis, felaketin ardından (tsunami yüzünden 250 bin kişinin yaşamını yitirdiği düşünülüyor) ailelerini yitiren gençlerin ahlaki kuralları yeterince öğrenemediğinden söz ediyordu. çakı gibi giyinmiş üniformalı genç polislerin aksine bıyıklı polisin üstünde alakasız ve kirli bir tişört vardı. yüzü bir kez gülmedi, mutlu değildi. derken ekip yeterince aydınlatılmadığını düşündükleri seyyar bir hamburgercinin yanında durdu. (türkiye'deki köftecilerin, nohut pilavcılarınkine benzer bir seyyar araba, yanında da tüple yanan bir lamba ile müşteriler için 4-5 plastik sandalye) seyyar aracın sahibi iki tane lise öğrencisi gençti. müşterilerin hepsi korkup kaçmıştı. dikkat edin, müşteriler yemeklerini bırakıp hesabı da ödemeyip kaçmışlardı. sanırım hepsi büyük suçlular olmalı. müşteriler mutlu değildi. gençler, ekibe olan öfkeleriyle açılmış gözlerinden umutsuzluk akarak konuşmaya başladılar. tüm ailelerini depremde kaybetmişlerdi ve tek geçim kaynakları bu arabaydı. gençler mutlu değildi. polisler seslerini yükselten gençleri gözaltına aldı. emniyet merkezi olduğunu sandığım yerde saçlarını çekip aşağıladılar ama aşağılayanların gözlerine dikkat ettim, onlar da mutlu değildi.

    bu programı şeriat geliyor, öcü dinciler, türkiye endonezya olur mu fikirleriyle izlemedim. benim gördüğüm, söz hakkı olmayan mutsuz gençler ile onlar adına karar alan mutsuz yaşlılardı. bu tabloda mutlu olan da yok değil tabi. 3. dünya ülkelerinde yöneticileri ile kanka olunabilinecek baskı yönetimlerinin varlığından hiç mi hiç rahatsız olmayan gelişmiş, özgür ülkelerinden her yıl aceh'e milyonlar halinde gelen turistler. bir tek onlar mutluydu.
321 entry daha
hesabın var mı? giriş yap