7 entry daha
  • önce bire kadar kırdılar, katlettiler. sonra da yeni gelen kuşaklar onları tanımasın, bilmesin diye filmlerinde vahşi diye gösterdiler, kimliksizleştirdiler. ellerindeki gücü her daim şeytan adına kullandılar amerikalılar. dağdan geldiler, bağdakini kovmadılar, bağdakini bağındayken katlettiler. aslında asıl vahşiler kızılderililer değil, bizatihi onları katledenler. bu kana susamışlıkları da hiç bitmedi. önce kızılderililer, sonra afrikalılar, ortadoğulular. paranın köpeği, şeytanın ezeli kölesi olmuş bu soysuzlardan farklı bir şey de beklenmez zaten. onlar değil de asıl acınacak kişiler bunlara ruhlarını satanlar, iktidar için bunları yalayanlar. neyse, gene siyasete kaydım, sinemayaya geçiş yapayım en iyisi. john ford'u bilmeyen yoktur. en fazla sayıda western çekmiş yönetmendir kendisi. amerikan aşkı ile büyümüş, kızılderililer'den sonuna kadar nefret etmiş birisi idi. bana aleviler'den nefret eden sünnileri hatırlatır her daim. istese kızılderililer'in gerçekte nasıl bir düşünce yapısına sahip olduklarını rahatlıkla öğrenebilirdi, bunun yerine beyninin yıkanmasına sesini çıkarmadı. yıkanan beyni ile sinemaya atıldı. amerika'yı bu denli seven ford kariyerinin başından sonuna dek western filmleri çekti. tabi bilindiği gibi western amerikalılar'a ait bir tür. kendi kendilerini kahramanlaştırmak için ortaya attıkları bir türdü western. zavallı herifler. neyse, ford westernlerinde düşman taraf olarak sürekli kızılderililer'i işledi. toptan onları vahşi saydı. "birbirinizden farkınız yok" demeye getirdi. yıllarca kızılderilileri vahşi olarak işledi. sonra ne olduysa ford değişti ve kızılderililer'i gayet olumlu bir şekilde perdeye taşımaya başladı. ama tabi filmlerinde kızılderililer'i büyük bir zevkle katletmesini unutmadık. yaptığı şeyin özür dilemekle telafi edilecek bir şey olmadığı gün gibi ortada. o, kızılderililer'den haberi olmayanlara kızılderililer'i yanlış tanıttı. kızılderililer'i vahşileştirdi. bu soykırıma o da katkıda bulundu.

    little big man'in en önemli tarafı soykırıma uğrayan bu kızılderililer'i asıllarına uygun bir şekilde perdeye taşıması ve asıl vahşi taraf olan "beyaz adam"ı da vahşileştirmesi. bu açıdan gerçekten önemli bir film. arthur penn cesur davranmış, risk almış. helal olsun. gerçi dönem 70'ler. artık abd kendi filmlerinde eleştirinin merkezini yerleştirilebiliyordu. gene de cesur bir iş little big man. bir süre sonra kendisini tekrar etmeye başlıyor ama heyecanla izlettiriyor kendisini. 2 saat 20 dakika uzunluğunda olmasına rağmen bir an bile sıkmadı. dustin hoffman'ın "insan oğlu"-"beyaz adam" kimlikleri arasında kimliksizleşen jack crabb rolündeki performansı son derece etkileyici idi. yönetmenin amerikalıların kendi kendilerini kahramanlaştırdıkları western türü ile dalgasını geçtiği sekanslar benim en hoşuma giden sekanslar oldu.

    kızılderililer'i alışılmışın dışında yansıtıyor ama aslında kızılderililer'i pek de derinleştirmiyor. bu açıdan eleştirilebilir arthur penn. yani yeri geldikçe kızılderililer'le ilgili bir kaç bilgi aktarıyor, yargılamıyor, "vahşi"leştirmiyor. ama fazla detaya da girilmiyor hakikaten. dendiği gibi, gene bu da bir şey. sözün özü kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap