29 entry daha
  • "umut ışığım"ın afişini hürriyet gazetesinin pazar günkü ilavesinin ilk sayfasında gördüğümde, üzerinden henüz bir hafta dahi geçmemişken hakkında sözlükte entry yazacağım aklımın kıyısına dahi gelmemişti. ankara'daydım, ve bu gazetenin ailemle ancak iki ayda bir yapabildiğim pazar kahvaltısını süslemekten başka bir işlevinin olmaması gerekiyordu. dahası, filmin, (kalite göstergesi olarak benim için pek fazla anlam ifade etmese de) en kayda değer oscar ödüllerinin tamamında adaylık kazanacak kadar sükse yaratacağını da beklemezdim. ömür gedik hanımefendinin yetkin bir sinema eleştirmeni diye önümüze koyulduğu boktan bir film ekinin şişirdiği bir çeşit sıradan romantik-komedi olarak belleğimin bir köşesinde yer ederdi belki; eğer siz değerli ekşi sözlük yazarları olmasaydı. ufak bir yanlış anlaşılmayı hemen düzeltiyorum: silver linings playbook'un, solfreym'de sürekli rast gelmeme rağmen bir kez olsun merak edip okumadığım, isminin güzel bir tınısı olan esrarengiz filmler listemin [bu listenin tepesinde das leben der anderen bulunuyor, neyse ki geçen gün odamı düzeltirken dvd'sine denk geldim, nasıl geldiğine dair bir fikrim yok, konu da bu değildi zaten neyse] bir öğesi olmaktan kurtaran şey, film hakkında yaptığınız değerli yorumlar değil, kafa dağıtmak maksadıyla gitmeyi düşündüğümüz vizyondaki diğer filmleri yerin dibine sokmanız. her ne kadar bu yanlış yöntemlerle doğru bir sonuca ulaşsak da, yani keyif aldığımız birkaç saat geçirsek de sanırım bu takıntılı davranışımdan sıyrılmam gerekiyor. killing them softly diye bir şey varmış, tam da o an gidilmek istenilen türden bir film olduğunu düşünüyorum, sözlüğe giriyorum ve ülkenin en önemli sosyologlarının, saygın kuramcılarının yapımcılara bir ana avrat sövmediğinin kaldığına şahit oluyorum. jack reacher var diyor kanyon'un sinema sayfası; aksiyonlu, tomkrüyz'lü bir eser, herhalde budur diyorum, sözlüğe giriyorum, aman tanrım, sinema sanatından soğuyorum adeta, bir mastürbasyondan bahsediliyor, katie holmes mu bu arada kaynayan diye merak ediyorum (ağabeye magnolia'daki akıllara kazınan performansından ötürü saygım sonsuz). velhasılı kimin özdilek sinemasında üç liraya film izlediğinden tut, kimleri olası amerikan toplumu tartışmalarında ciddiye almamam gerektiğine kadar birçok şey öğreniyoruz, ve eytere bea diyerek bunu izlemeye karar veriyoruz. benim silvırlayningspıleybuk hakkında anlatacağım en güzel hikaye budur; yine de o esnada içtiğim biraların da etkisini göz önünde bulundurarak filmin hoşuma gittiğini belirtiyor, kumanda takıntılı röbert de niro'ya, başroldeki delikanlı ile hanım kızımıza teşekkürü bir borç biliyor, ve sözlükte bu hususta kullanılan en yaygın algoritmayla altyazı'nın son sayısını okumaya kaldığım yerden devam ediyorum: 7,5 * *

    edit: yazacaktım, unutmuşum; bret easton ellis'in filme methiyeler düzdüğünü okudum entryler arasında; ki teyit ettim hakikaten öyle. kendisinin twitter'de sinema hakkında yazdıklarını şaşkınlıklar içinde okuyan birisi olarak seyirden önce bu durumla karşılaşmış olsaydım, kesinlikle filmden uzak dururdum.
452 entry daha
hesabın var mı? giriş yap