6 entry daha
  • --entry'm fena halde spoiler içerir--

    "ters köşeye yatırmak" deyimine sinema dünyasında verilen en güzel örneklerden biri.
    baştaki johannes'i tepede aramaya çıktıkları sahnede "bu filmi çok sevmek istiyorum. umarım güzel bir filmdir" diye geçirmiştim içimden. dreyer'in izlediğim ilk filmi olmasına rağmen bir bergmansever olarak hemen içine aldı beni bu film. ana konularından biri mucizeler olsa da her anlamda çok gerçekçi bir film vardı karşımda. oyunculuklar da öyleydi. sonlara doğru, cenaze günü sahnesinde kafamda sorular vardı; acaba johannes'e ne oldu, ortaya çıkacak mı, filmin sonunda ne olacak, pat diye biten filmlerden biri midir ki vs. sonra johannes hiç çıkarmadığı siyah paltosunu üstünden atmış ve boş bakışlarından kurtulmuş haliyle çıkageldi birden. şaşırdım, ne ara kafası yerine geldi bunun diye düşündüm. sonra küçük kızın isteği üzerine inger'in yeniden dirilmesi için dua etmeye başlayınca anlaşıldı düzelmediği. dua sırasında inger vardı sadece görüntüde. ben diyorum ki "johannes şimdi inger'i diriltemeyince acaba hazır o paltoyu da üstünden atmışken kafası iyice yerine gelir mi?" o sırada minicik bir kıpırtı oldu gibi geldi inger'de belli belirsiz. içimden dua ediyordum, "nolur dirilmesin, yapmamış olsunlar bunu bu güzel filme" diye. o anda inger açtı kavuşmuş ellerini, saldı yanlara. lanet ettim, yapılır mı bu şimdi, içine edilir mi sonunda böyle! kızdım, bozuldum hayallerim yıkıldı diye. sonra bir duraksadım. dedim "bu dreyer ateist. niye bir ateist böyle bir final yapsın filmine?" ve ampul yandı bende. zaten amaç da buydu işte, tam da bir ateistten beklenecek bir filmdi. film boyunca tüm olayların gerçekçiliğine inandırıp ardından "ne yani, hepsi bir yalan mıydı?" diye hayalkırıklığına uğratmak... bir ateist dini inançları daha iyi nasıl eleştirebilir ki? açıkçası ateist, agnostik vs. değilim. fakat inançlı biri olarak yönetmenin ta 1955'te böyle bir teknik kullanarak bu kadar cuk diye oturan bir eleştirellik sunmasını ayakta alkışlıyorum.
    ve en çok da düşünüp final sahnesindeki eleştiriyi anlayamadan kalan izleyiciler için üzülüyorum. işte o kişiler için bu film etkileyici ama sonuyla sıvayan bir film olarak kalacak. bu kadar zekice işlenmiş bir filmi sıradan ve hatta saçma damgası vurarak arşivlerinden çıkarıverecekler.

    vay be! adamlar ta 1950'lerde bile ne filmler yapmışlar. ingmar bergman da bana bunu hep söyletir. kuzeylileri sevmemin başlıca sebeplerinden biri de bu sanırım.
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap