• saat: 20.11

    galatasaray üniversitesi ortaköy binasında çıkmıştır.
    beyoğlu, şişli, beşiktaş itfaiye grupları yangına müdahale etmektedir.

    yangın ahşap binanın 3.katında çıkmıştır...

    fdes bildirdi.

    saat 21.28

    şuan buradan doğru bilgiyi sizlere aktarmak isterim.

    öncelikle okulda yangın alarmı çaldığı halde binayı boşaltmayan bir hocanın varlığından haberdar oldum ki güzel yurdumun en iyi üniversitesinde bile yangın alarmının siklenmediği ile konuya başlamak isterim.

    ahşap bina yangınlarında erken ve çok yönlü müdahale önemlidir çünkü eski ahşap yapılar kolayca yanar ve bu yanma kolayca büyüyebilir. bunun sebebi ise ahşabın geçen zaman içinde kurumuş olmasıdır.

    ahşap yapılar aynı zamanda betonerme yapılar gibi yangına dayanımlı değillerdir. tüm taşıyıcı kolonları da ahşap olduğu için kısa sürede yangın büyür ve tüm binayı sarabilir ve çökertebilir.

    yine ahşap yapılara suyla ya da köpükle müdahale edilir. müdahalede su basıncı belli bir seviyede tutulur, (7barı geçmez) çünkü yüksek basınç, binanın sağlam kısmının da çökmesine sebep olur, bu yüzden bu yangında denizden söndüren ve kurtarma gemileriyle müdahale söz konusu olamamaktadır.
    aynı şekilde havadan helikopter ve uçakla da su atılması gibi fantaziler de mümkün değildir.

    binanın konum gereği itfaiye 3 yandan rahatça müdahale etmekte ve denizden su takviyesi ile müdahale dıştan ve çok riskli olmasına rağmen dahiliden sürmektedir.
    dahiliden müdahale söndürme sürecini hızlandıracak olsa bile binanın çökme riskinde itfaiyecilerin hayatlarına mal olabilmesi mümkündür.

    istanbul itfaiyesi ahşap bina yangınları konusunda cidden avrupa'nın en deneyimli teşkilatlarından biridir, bu konuda hakkını yememek lazım, bu yangında da binayı kurtarmak için en iyi çalışmayı yaptıklarına adım gibi eminim.

    ama entrymin başında dediğim gibi yangın alarmı çaldığı halde dersini bölmeyen hocalar varken bizim burada yangın hakkında tonla laf konuşmamız bile yersiz. çünkü olayın içindeki bir "bilim insanı", itfaiyenin siren seslerini duymasına rağmen binayı boşaltmıyorsa daha da söylenecek birşey kalmamıştır.

    bu arada yangınla ilgili işkembeden atıp tutmadan önce şu entrylere "28 kasım 2010 haydarpaşa garı yangını/@icemanr bir göz gezdirmeniz faydalı olur.

    tahminimce binayı 2 saate söndürürler, sabaha karşı 3-4 gibi de soğutması biter.
    ama binanın çatısı, 3. ve 2.katı da kullanılmaz hale gelir tonlarca suyu yedikten sonra.

    bakınız yangının çıkışı hakkında hiçbir şey söylemek şuan mümkün değildir.
    yangında çalışan tüm itfaiyeci kardeşlerime allah güç kuvvet versin.

    ayrıca;

    neden yangına denizden müdahale edilmiyor diyen arkadaşlar içindir.

    kıyı emniyeti'ndeki kurtarma römorkorlarının yangın monitörleri saatte ortalama 10bar'da 1300m3 su işler, yani dakikada 20m3 su atar, bu da 1dakikada 20ton su demektir ki bu suyu ortalama 10bar gibi bir basınç ile işler.
    bu basınçtaki su ile karadaki bir kamyona takla attırabilirsiniz.
    yani bir ahşap binayı söndüreceğim derken yıkmanız çok kolaydır.

    ek1:
    sorular geliyor basıncı düşürsünler diye, basıncı düşürürseniz suyu ileri atamazsınız, suyu emiş borusu teknenin draftından 2m daha uzun yani ortalam deniz satıhının 6-8m altında kalıyor (kurtarma römorkorlerinin draftı 6m civarı) ve bu mesafe de kıyıya yaklaşıp müdahale etmek için pek yeterli değil, dolayısı ile gemi söndürmek üzere dizayn edilmiş bir monitör ve su pompası ile karada bir bina söndürmek, bir ahşap bina söndürmek "mümkün değildir" .

    ek2:
    neden uçakla helikopterle söndürülmüyor diyenler için de; 2tonluk bir suyu böyle bir yangında en yakın 50m mesafeden boşaltır bir helikopter,
    2 ton su, 50m mesafeden yere doğru sanırım 60 70km gibi bir hızla binaya çarpmış olur, dolayısı ile siz "ahşap" bir binayı söndüreyim derken 2 helikopter su ile rahatlıkla yıkarsınız...
    dolayısı ile bağdadi, ahşap hatta betonerme binalarda havadan uçakla ya da helikopterle söndürme "mümkün değildir."

    saat 22.43
    ek3
    son durumda ise yangın sonucu çatının kısmen çöktüğü bilgisi mevcut. muhtemelen 3.katın da taşıyıcı sistemi zarar görmüş olabilir. en kötüsü ise tonlarca su işlenmiş olan bir ahşap binanın yeniden kullanımı pek mümkün olmayacaktır. kabataş erkek lisesi'ne sirayet önlendi ve gs üniversitesi'nin yanan binasında ise tamamen söndürme muhtemelen gece yarısını bulacaktır ve soğutma işlemi de sabaha kadar sürecektir.
    bir de binada yangın çıktığında okulda derslerin devam ettiği ve çalan yangın alarmına karşılık kimsenin alarmı önemsemediği bilgisini de içeride derste olan bir yakınımdan öğrendim. "itfaiyenin sirenini duyduk neden sonra hocaya söylendik ve o şekilde dışarı çıktık" diye net bir bilgi de durumun bu kadar çabuk büyümesindeki etkinin ta kendisidir.

    saat 23.25
    ek4
    binayı ahşap olarak tanımladım çünkü bina dış duvarları beton/taş olsa da iç yapısı ve genel taşıyıcı sisteminin çoğu ahşaptır. bu yüzden entry'de ahşap olarak tanımlanmıştır.

    saat 23.30
    ek5

    ""evet yangına denizden römorkorlarla müdahale ediliyor, doğru, süper caps'ler var, ama bu durum, yangına müdahaleyi yönetenlerin sorumluluğundadır"",

    çünkü o römorkorları kullananların "bina yangını" konusunda eğitimi olmadığını çok iyi biliyorum.

    ayrıca römorkorla sis perdesi yapabilirsiniz, suyu pülverize işleyebilirsiniz.
    ama su perdesinin ne için kullanıldığını bilmek gerek.
    su perdesi römorkoru yangının hararetinden korur,
    suyu pülverize olarak ta metrelerce uzağa atmak çok mümkün değildir, çünkü suyu bütün olarak atarsanız uzağa gider, pülverize olarak ancak yakından işleyebilirsiniz. ee bu durumda römorkorun draftı nedeniyle kıyıya yanaşamadığını düşünürsek, bu da etkisiz olacaktır.

    saat 00.05
    ek6
    zamanında yazmışız deniz itfaiyesi nedir, neden gereklidir diye... bu konu altında onu da bir okuyun, hazır yangın diye dikkat çekmişken...
    (bkz: #28204727)

    23.1.2013-13.20

    ek7

    değerli okuyucu,
    bir gönüllü itfaiyeci olarak bu entry'de, senelerdir sahada yangınla mücadelede yer almam, yangınla mücadele ve yangın güvenliği konularında masa başında da çalıştığımdan dolayı elime geçen "gerçek" bilgilere dayanarak bu yangını yorumlamaya izah etmeye çalıştım.
    ben mimar değilim, ben mühendis değilim, ben ana mesleği güvenlik üzerine olan ve yangın konusunda uzmanlaşmaya çalışan bir gönüllü itfaiyeciyim, teknik hesap bilmem, ama yangını iyi tanırım, dumandan anlarım, güzel araba keser, kendilerine karşı sempatim olmasa da kedileri ağaçtan kurtarırım. yani işin sahadaki amelesiyim.
    ameleyim ama bu uğraşımın da gereğini "bilgi" ile yapmayı ilke edindim kendime...
    neden-niçin sorularını sorarak doğru bilgiye ulaşmaya çalıştım. ecnebilerin kitaplarını, standartlarını, kurallarını okuyorum elimden geldiğince...

    netekim bu yangında da aslolan ve insanların kaçırdığı detay "yangın neden çıktı?" ve "yangın önlemi yokmuydu?" sorularının yanıtlarıdır. bu sorulara doğru ve "tam" yanıt verdikten sonra ancak itfaiyenin ne şekilde müdahale ettiği tartışılabilir.

    çünkü; itfaiye yangını söndürmekle mükelleftir, yangını en az zararla bertaraf etmeye çalışmaktır asıl görevi...
    bunu unutmamak gerek.

    gelelim asıl konuya;
    "tarihi binada yangına sebep olan şey nedir?" ve "yangın güvenlik önlemleri var mıydı?" sorularına yanıt arayalım...
    ülkemizde 2002 yılından beri bir yönetmelik var "binaların yangından korunmasına dair yönetmelik" olarak adlandırılmaktadır, ve son düzenlemelerle tarihi binalarda da yangın güvenliği ile ilgili birçok husus "açık ve net" olarak anlatılmıştır.

    ama maalesef türkiye'de yangın güvenliği konusu ne büyük şirketler, ne devlet kurumları ne de vatandaşlar tarafından "iplenmiyor", kabul edin iplemiyoruz.
    hayatımızdaki yeri çok arka sıralarda.
    bugün hangimiz girdiğimiz avm'de acil kaçış yollarını kontrol ediyor, evimizde 4kg'luk bir yangın söndürme cihazı bulunduruyoruz?
    cevap vereyim türkiye nüfusunun binde biri belki...

    hal böyle olunca da hemen sorumlu aramaya, birini suçlayıp vurun abalıya demeyi seviyoruz. evet bu bizim yapımızda var, sorgulamadan linç etmek.
    ama aradan birkaç gün geçince herşey rutine dönüyor...
    bakın haydarpaşa garı yangının tarihini kaçınız hatırladınız?
    neden çıktığını, mahkemenin ne durumda olduğunu sorguladınız mı?
    mavi çarşı yangınında ölen onlarca insanı hatırladınız mı?
    ya da esenyurt'ta ölen 11 işçiyi hatırlıyor musunuz?
    bursa ulu cami yangınını?
    ya beyazıt camii külliyesi ile kılıç ali paşa camii yangınlarını?

    evet sahi ya dediğinize eminim... neler yanmış değil mi? neleri kaybetmişiz ama unutmuşuz....

    biz millet olarak değerlerimizi korumaktan aciziz. yaşamımız tamamen tesadüfler üzerine kurulu.
    bu yüzden her gün istanbul trafiğinde onlarca kaza meydana geliyor, onlarca yangın çıkıyor, iş kazalarında insanlar ölüyor...
    yaşamdaki kurallara uymuyoruz, sahip olduklarımızı korumak için çalışmıyoruz. ondan sonra neden böyle oldu...
    tabiki olacaktır.
    türk insanının ecnebiden ayrılan en önemli özelliği budur zaten, ecnebi yaşadığından ders alır, uygular, bir daha olmasın diye elinden geleni yapar, biz ise tarih boyunca yaptığımız hataları tekrar etmekten kaçınmayız, ilginçtir ki hep aynı döngüyü de korur ve sağlarız.
    ama bu iş böyle olmamalıdır.
    yaşadıklarımızdan ders almadığımız sürece çuvalla kural koyup, über teknolojik sistemleri kursak ta onları "işletemedikten" sonra yapılanla amaçlananın hiçbir değeri kalmayacaktır.

    sadece bu yangında bile tekerrür eden şeyler o kadar çok ki...
    istanbul itfaiyesi'nin büyük yangınlarda olay yerini yönetecek tam donanımlı haberleşme ve komuta aracı yok,
    istanbul itfaiyesi'nde tüm süreci kontrol edecek yetki yok.
    istanbul itfaiyesi'nin yöneticilerinin bu konudaki deneyimlerini kullanmak ve geliştirmek için yeterli gücü yok. (gerek maddi, gerek manevi)
    yangın konusundan anlayan, anlamayan her "yetkilimsi abi" 'nin açıklama yapması çok gereksiz ve ortaya başka boyut getirmek, kendini ön plana çıkarmaktan başka ne işe yarar ki?
    bu yapının acil durum planları var mıydı? varsa neredeydi?
    itfaiye bu planlar dahilinde mi müdahale yaptı?
    bu yapıda yer alan çok değerli bilgi kaynaklarının yangın güvenliği var mıydı? varsa ne kadar dayandı?

    gibi bir sürü tespit ve soru var sorulacak...
    ama önemli olan sormak değil, bu yaşadıklarımızdan ders çıkarmaktır...

    bu yangında sadece istanbul itfaiyesi'ni, sadece gs üniversitesi yönetimini, istanbul valiliği'ni, yök'ü, kültür varlıklarını koruma kurulu'nu suçlamak işin kolay kısmıdır. peki sadece bu kurumlar mı suçlu?
    ya biz??

    bir suçlu bulup vurun abalıya demek en kısayoldur, bu tip olaylarda gelin üzerimize düşeni yapalım ve ders çıkaralım, kendi önlemlerimizi alalım...
    bugün pendik'te bir gecekonduda çıkan yangın ile bu okulda çıkan yangın arasında hiçbir fark yok... ikisi de "insan" kaynağından ötürü çıkmıştır, üzücüdür, yürek burkandır... birinde 4kişilik bir aile evsiz kalmıştır, diğerinde yüzlerce insan okulundan olmuştur...
    acı aynı acıdır, önce kendimiz ders alalım bu yangından sonra sahip olduğumuz bu değerleri koruyalım...

    fdes üzülerek bildirdi.
296 entry daha
hesabın var mı? giriş yap