4 entry daha
  • bi keresinde evliydim ve hayatım alışveriş merkezleri, izlenmeyen televizyon kanalı faturaları, eltilik, pazar kahvaltıları vesaireydi. sanki hiç kahvaltı etmiyormuş gibi pazar kahvaltıları... sanki uyanır uyanmaz kahvaltı yapmak isteyen çok insan varmış gibi bu acayip dünyada, az güneşli sabahlarda koşarak gidilen yapay pazar kahvaltıları. ya da branç mı her ne sikimse işte.

    adam başı otuz lira ve her şey dahildi. garson kızın siyah eteğinden kenarları belirginleşmiş pamuklu külotu hariç. otuz veriyorsam sabahın dokuzunda ve küçük bir oral sekse bile layık görülmediysem uyanırken; dona da bakarım don mu diye, bir de giyene bakarım; maşallahı vardır sahibine bağış yaptığımının.

    çukur bir tabak alıp en çok kendi yaptığım soğansız menemen gibi gözüken menemene daldırdım kepçeyi. bir de içini aldığım somun ekmek yanına... siyah eteğin içini hayal ede ede yedim.

    herkes ne kadar da kibardı. küçük porsiyonlarla doldurdukları tabakları ve minik lokmalarıyla.

    o kadar şişmişti ki karnım, saat on bir gibi yaktıkları mangalda pişen köfteleri çatallarının ucuyla tabağına koyan kibarlara bakakaldım.

    adam başıma otuz liraya, menemen yediğimle kaldım.
hesabın var mı? giriş yap