2 entry daha
  • polisleri, siyasetçileri ve gazetecileri eleştiren sağlam bir komedi filmi. siyasetçinin koltuk sevdası uğruna, gazetecilerin tiraj ve haber atlatma çılgınlıkları uğruna bir adamın nasıl da hayatının kararabileceğini komik bir üslupla anlatıyor wilder. her zamanki gibi inceden inceye eleştiriyor bu insanlıklarını yitirmiş yaratıkları. konusunu da yazalım, merak eden olursa diye:

    bir gün earl adındaki bir herif siyah bir polisi öldürür ve akabinde tutuklanır. ölen bir siyah olduğu ve seçim yaklaştığı için bu cinayette hafifletici unsurlar olmasına rağmen earl idam cezasına çarptırılır. bu sırada jack lemmon'ın canlandırdığı gazeteci hildy johnson gazetedeki işine noktayı koyup susan sarandon'ın canlandırdığı peggy ile yeni bir hayata yelken açmaya karar verir ama ahlaktan, etikten nasibini alamamış patronu walter bu yetenekli elemanını bir kadına kaptırmak niyetinde değil ve sürekli hildy'nin işlerine taş koyar. film tek bir günde geçer ve gazeteciler, polisler, siyasetçiler üzerinden 30'ların amerikasına değinilir.

    epey eğlenceli sekansları mevcut filmin. ki sözkonusu wilder olunca filmin bu denli eğlenceli olması şaşırtmıyor haliyle. en etkileyici sekans earl'ün ruh durumunu öğrenmek isteyen psikolog ile earl arasındaki geçen sekanstı. "çocuk, babasını öldürmek ve annesiyle birlikte olmak istiyor" saptamasından sonra earl'ün onu penisinden vurması bir hayli eğlenceli idi. freud'a da selam çakılmış oldu. gazeteciler her ne kadar insanlıktan nasibini almamış olsalar da onlar da bir hayli eğlenceli idiler. uzatmayayım. izlenmemesi için bir neden yok bence.
hesabın var mı? giriş yap