6 entry daha
  • arkadaşlarım, ailem, kadınlarım var evet.
    bir de kocaman kocaman duvarlarım var; insanlar fark edemese de.
    o duvarların içine girmeyi başarmış; çok sevdiğim bir çok insan var, buna da tamam.
    ama dayanamıyorum. insanlara, kalabalığa, topluluklara, barlara kafelere kahvaltılara ve tanımadığım herhangi bir insan sürüsüyle aynı atmosferi solumaya...
    hastayım ben. ruh hastasıyım.
    suratınıza baktığım zaman düşündüğüm iki baskın derya var.
    birincisi, benim yakınlarım ölürken; siz nasıl yaşayabiliyorsunuz? önce sizin ölmeniz gerekmiyor muydu?
    ikincisi, siz kimsiniz? beni tanıyor musunuz tabii ki hayır da; beni tanımak istediğinize emin misiniz?
    dışarı çıkmıyorum, vazgeçtim artık o işten. evdeyken neden bu kadar rahat hissettiğimi düşünüyordum günlerdir. ama bugün onu da çözdüm. insanlar üstüme üstüme geliyor, ne zaman eğlenmeye taksim'e ya da kadıköy'e gitsem... götüm götüm ilerleyip bir masaya tünesem de aynı bu; barda otursam da aynı. çok kalabalıklar, bir zombi sürüsü gibiler. sadece bana programlanmamışlar; evet ancak ben onların arasında olmamaya programlanmışım işte.
    akşam rezil bir planımız vardı. kuzenimle dışarı çıkacaktık. önce tophane'de bir sanat galerisine, çok yakın bir arkadaşımızın galerisine uğrayacak; ardından da ayı gibi maç izleyecektik. zaten galeriyi bir kez tavaf etmemiz toplamda on beş dakikayı geçmedi. ikimiz de mühendis adamlarız, işimiz gücümüz olmaz ki soyutla; anlatımla, fotoğrafla...
    maça geçtik, "aslanım" denilen mekana. maç dışında zerre çekilebilecek bir yer değildir aslanım. yani aranızda kız arkadaşıyla ya da kızlı erkekli arkadaş grubuyla oraya gitmek isteyecek kadar aptal olan varsa; söylesin. madalya takacağım.
    çıkışta tek amacımız, nevizade'de bir yerlerde kokoreç yemek; akabinde de bir iki bira içmekti. lanet olsun.
    aval aval mekan bakınırken ya da garsonla pazarlık yaparken yolu tıkayan mı dersin; yolun ortasında öküz gibi bekleyen mi dersin... siz bana fazlasınız yahu, gerçekten çok fazlasınız. ben sizin gibi gece kulübünden önce içmelik yer aramıyorum arkadaşım. kızlı erkekli arkadaş grubumu "rakıya gidelim mi?" şeklinde gaza getirmiyorum arkadaşım. dansöz ya da fasıl ekibi yoksa; herhangi bir meyhaneden voltamı da almıyorum arkadaşım. benim tek amacım beynimdeki üç beş hücreyi öldürmek ve gecenin sonunda eve dönüp pantolonumla uyumak.
    ancak siz öyle değilsiniz. her şey sizin için zaten... fasıl da size geliyor, dansöz de, rakıyla dans ve çektirilen fotoğraflar da... ben istemiyorum bunları, istemediğim için semtimdem çıkmıyorum işte sikikler! ben rakı yudumlarken ya da biraya abanırken sohbet etmek istiyorum, sakin müzik istiyorum, zeki müren çalsın; dertleneyim istiyorum. sizse "nereden kimi kaparız ne yaparız?" derdindesiniz.
    sikeyim sizi.
    ben o üç dubleyi ya da üç litre birayı içmediğimde elim ayağım titriyor. sizin böyle dertleriniz yok. siz sigarayı da sadece alkolle bir iki tane içiyorsunuz, "alkol kullanır mısınız?" sorusuna "sosyal içici" cevabı veriyorsunuz, mezenin de en iyisini biliyorsunuz, ırish pub'ın da müdavimisiniz. futbol izlemezsiniz ama liverpool'u desteklersiniz; basketbolla alakanız yoktur ancak nba finali için sabahlarsınız (sabah sporunuzdan sonra tabii ki), sadece facebook ve twitter'a girmek için macbook alırsınız ve kadınsanız fularınız, erkekseniz boyna bağlamalık açık pembe renk fularınız eksik olmaz. siz kimsiniz ulan? ne sikime yararsınız?
    o taksi dolmuşçu abinin söylediği gibi; "nefret ediyorum insanlardan!"

    http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/…of.html
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap