8 entry daha
  • günümüz türkiye'sinin çalkalandığı bir konu bu ab. elimize aldığımız her gazetenin köşesinde istisnasız görebileceğimiz ve üzerinde sayısız tartışmaların yaşandığı bu ilginç konuyu bir de ben ele alayım dedim. bakalım nelere destur vereceğiz.

    ilk başta bu birlik nedir? daha doğrusu “birlik” dediğimiz kavramı kendi bilgilerimle veya ışığı ile açıklamaya çalışayım. şimdiden hatırlatmamda yarar var. tüm yazacaklarım benim şahsi fikirlerimdir ve herhangi bir şahısa kurum veya kuruluşa vs. karşı yazılmamıştır. herhangi bir ideolojik görüşün hoparlörlüğünü de yapmamaktadır. tüm bu noktaların konulmasından sonra başlıyorum yazıma.

    benim fikrim ve bilgime göre “birlik” kelimesi “bir olmak” veya belirli bir topluluğun “tek bir kişi “gibi davranmasıdır. tabii sadece basit bir tanım olurdu bu. neyse, bu tip tanımların altında yatan belirli kurallara göre “birlik” yönlendirilir. hedef= her zaman ileriye dönük, dürüst ve dayanıklı olmaktır. bu bağlamda ab acaba gerçekten birlik midir? yoksa ideolojik bir gruplaşma mı? yazımın devamında anlatacaklarıma dayanarak şu anki ab ideolojik bir gruplaşmanın ötesine gidememiştir.

    hedef biraz daha şekil değiştirmiştir burada. böylece yeni hedef: ”birliğin devamını sağlama amacına giden her yol mubahtır.” yani birliğin devamını sağlamak uğruna işlenen insanlık suçları, katledilen doğal kaynaklar, ve yapılan doğrular(!!) olabilir, mubahtır… tüm bu basit önermeler ışığı altında türkiye'yi incelediğimizde ister istemez bazı noktalara parmak basmak zorundayız. acaba ab türkiye'yi gerçekten içine alırsa kazanacağı veya kaybedeceği şeyleri bir teraziye koyarsak hangi kefe ağır basar? tartışılır bir konu…

    tüm bunları bir yana bırakalım şimdi. olayı evrensel bir boyuttan ele alalım. dünyayı göz önüne getirelim ve uzaydan kuşbakışı dünyayı fotograflayalım. bu göreceğimiz basit bir tablo aslında. bir yanda ihtişamlı ve abartılı sam amca,abd. diğer tarafta yılların sömürü ustası ab ülkeleri. ve çevrede burnundan dumanlar tüten ejderha çin; elinde kırılmış orak çekiçle rusya; minik teknoloji uzmanı robotik japonya; açlıktan bir deri bir kemik kalmış yaşlı aslan afrika; yoksulluk ve zenginliğin en karmaşık örneği araplar; kılıç kalkanla peşkeş çeken türkiye…

    açıkcası trajikomik bir tablo bu. tablonun en kolay görünen karakterleri abd ve ab; her ikisi de bir uçundan tutmuş, kendi menfaatlerine çekiyor, dünyanın nesnel ve öznel halini. yani anlayacağınız gibi dünya bu çekişmenin ortasında kalmış ve geleceği bu iki karaktere bağlanmış.

    kuşkusuz bu basit mekanizmanın içinde dünya geleceğinden sonra türkiye’nin geleceği bizi ilgilendiriyor. o zaman geriye sorulacak tek soru kalmakta: “bu sistemin hangi çarkı bizim için dönüyor?”

    türkiye’nin jeopolitik konumu acaba hangi ülke tarafından kullanılıyor? genel anlamda abd’nin çıkarları doğrultusunda yönlendiriliyor gibi… abd’nin ab’ye karşı kullanacağı kozlardan birisi olan türkiye’nin ab’ye girme konusundaki geleceği de yine abd’nin elinde… yani türkiye ab’ye kabul edilirse bunun en büyük sponsoru abd olacaktır. peki ya ab bu işi nasıl yorumluyor? aslında değil midir sebebi, sırf türkiye’nin abd’nin uzantısı olduğunu düşünmelerin yüzünden bizi kıvrandırmalarının? ama bir noktaya değinmeden geçemeyeceğim; ab türkiye’yi içine alırsa karşılaşmak zorunda olduğu sayısız problemlerin olduğunun bilincinde. neler peki, bunlar? eğitim düzeyi düşük; ekonomik sistemi çökmüş; yoksulluktan muzdarip… ab çok iyi biliyor ki sınır kapıları açıldığında 70 milyon türk’ün 60 milyonu bir saniye dahi türkiye sınırlarında kalmayacak. zaten en büyük korkusu da bu.(kaçın türkler geliyor!!) yoğun bir demagojik akıntı. aynı zamanda, abd’nin maşası olarak kullanılmak istenilen türkiye’nin kabulünden sonra onu tamamıyla kontrol altına alabileceğini düşünüyor. zaten bu sebepten dolayı hala türkiye’yi kabul edebilir konumunu koruyor.

    peki her şey tamam! ya türkiye aptal mı kendini kullandırma işlemini başarıyla gerçekleştiriyor? aslında başka çaresi yok türkiye’nin; boynunda ekonomik tasma, istenilen yöne yönlendiriliyor. hem istediğimiz kadar askeri güce sahip olalım, iman güzümüz olsun, yine de paramız olmadan çantada keklikten daha zavallıyız. en basit örneği herhangi bir güç gösterisinde bulunmak istersek önce büyüklerimizden izin almak zorundayız.

    trajikomik olan işte bu!!!

    bu halimize ağlayacağımıza hala rahat içinde televolelere gülebiliyoruz!! her neyse…

    şimdi isterseniz ab’ye girme konusunda türkiye’nin kendine sağlayacağı yararlara biraz değinelim. en başta daha refah dolu bir ekonomiye sahip olacağız. eğitim düzeyimiz ve gelişmişlik seviyemiz artacak. sosyal refah, sosyal hizmetler standardı artacak, istihdam sağlanacak vs. vs. öte yandan kullanamadığımız madenler ve yer altı kaynakları elimizden çıkacak, daha büyük bir ekonomik cendere altına gireceğiz ve sonunda milli benliğimizi(!!) kaybedeceğiz.

    istesek de istemesek de türkiye’nin şu an sahip olduğu en önemli varlığı, temelleri m. kemal atatürk tarafından atılan, milli benliğimiz ve topraklarımızdır; iyi ya da kötü. ab’ye girmek ise bizi bu varlıktan mahrum edecek.
    geriye sorulacak tek soru kalıyor! hangisi daha iyi? yurtsuz ama sıkıntısız yoksa sıkıntılı ama yurdumuzda sapasağlam yaşamak mı? işte ab’ye girişin temeli…
250 entry daha
hesabın var mı? giriş yap