166 entry daha
  • soruyla cevaplanacak türden bir soru. ve burada sorulara sorulan soruları ben sorarım. sen bana bir de hele, ahlakın ondan yola çıkılan bir şey olup da ona varılan bir şey olmadığını nereden biliyoruz? ayrıca etiğin doğrulanabilir olmasının tek yolunun emredilmiş olması olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? fizik, matematik, biyoloji yasaları da hep oradaydı, ama uygarlık bunlara bir süreç sonunda, bilimsel araştırma ve inceleme sonrasında erişti. onları varoluşumuzun başından beri biliyor olmamamız bu bulguları daha mı az meşru kıldı? peki bu şansı etik bilimine, sosyal bilimlere neden tanımıyoruz? yani öyle bir şey ki, belki de şu an boşlukta salınan, onlara ulaşmamızı bekleyen etik yasaları ve onları geliştirmemizi bekleyen etik teknolojileri var. ve eğer öyleyse o zaman, asıl dini ahlak saplantısı bizi bu hakiki ahlak kuramına erişmekten alıkoyan şey olmaz mıydı? ha, eğer daha septik kafayla düşünecek ve evrensel ahlak yasaları tanımlamaktan imtina edeceksek dayatmacı kuran ahlakı da mutlaklığını yitirmeyecek mi? ayrıca biliyorum, sosyal bilimlerin teknolojisi olan bir ahlak anlayışından hoşlanmadığımı daha önce söylemiştim ama benim kastettiğim buyurgan bir yeni çağ ahlakıydı.

    gerçi sizi de anlıyorum. evrim, abiyogenez ve kuantum kuramları üzerinizden öyle bir geçti, müspet ilimlerdeki söz hakkınızı o kadar yitirdiniz ve kalanı da öyle bir hızla yitirmektesiniz ki sosyal bilimler düzlemindeki yine küçülmekte olan yaptırım gücünüze sarıldıkça sarılıyorsunuz.

    düzeltim: başlığın sözlükteki haliyle ilgili olduğu gerekçesiyle ispiyonlanmış. ilk cümleyi biraz değiştirdim.

    ek: tamamlayıcı birkaç cümle.
1556 entry daha
hesabın var mı? giriş yap