5 entry daha
  • elizabeth taylor ile montgomery clift'i a place in the sun'dan sekiz sene sonra ikinci kez biraraya getiren sağlam bir film suddenly, last summer. kadrosu çok iyi. başrolde güzelliğinin doruğuna çıkmış taylor, sekiz senede yirmi yaş yaşlanmış gibi görünen clift ve katherine hepburn; senarist koltuğunda ünlü tarihçi gore vidal ve hala hollywood'un en büyük senaristlerinden olan tenessee williams; yönetmenlikte ise all about eve, sleuth, julius caesar gibi çok sağlam filmlere imzasını atmış olan joseph l. mankiewicz yer alıyor.

    filmde göze çarpan ilk şey sekansların uzunluğu oluyor. filmin başlarında clift'in canlandırdığı doktor, hepburn'ün canlandırdığı violet'ın evine gittiğinde başlayan sekans otuz dakika tutuyor. aynı şekilde doktor ile taylor'ın canlandırdığı holly'nin tanıştıkları sekans da, finaldeki sekans da bir o kadar uzun. filmin başlarındaki sekansta hepburn döktürürken sonraki sekansların yıldızı taylor oluyor. kanımca taylor kariyerinin en iyi performansını bu filmde sergilemiş. oldukça kötü bir şey yaşayıp kafayı sıyıran holly'de taylor kendisini aştıkça aşıyor. mont clif ise neden gözüme hiç iyi görünmedi. neredeyse mimiksiz oynamış, yüzünde bir ifadeye rastlamak oldukça zor. bu sayfada ameliyattan sonra oynadığı dile getirilmiş. gerçek bu mu, bilemiyorum ama ilk sekansta hepburn'ün karşısında, sonraki sekanslarda taylor'ın karşısında var olamamış. halbuki sekiz sene önce çektiği a place in the sun'da gene fazlasıyla güzel olan taylor'dan çok daha iyi oynamıştı.

    performanslar böyle. bir de denilenlere göre epey olay yaratmış bu film. gayet normal. gerek hollywood, gerekse amerikalılar "eşcinselliği" bir hastalık olarak görmekteydiler. filmlerde eşcinsellik/gey/lezbiyen gibi sözcükler geçmez, böylesi karakterlere yer verilmez, verilse dahi finalde öldürülerek toplum bu kişilerden "sinemada da olsa" temizlenmiş olurdu. zaten bildiğim kadarıyla filmin senaryosu bu eşcinsellik altmetni yüzünden defalarca kez değiştirilmiş. en sonunda çekilmiş film, ama gene de halkın isyan etmesinin önüne geçilememiş. aslında film boyunca bahsi geçen ve yüzünü hiç göremediğimiz rahmetli george'un eşcinsel olduğuna dair tek kelime laf etmez film, görüntülerde de böyle bir şey yoktur. ama muhafazakar amerika işkillenir ve isyan eder. gerçi tam anlamıyla "eşcinsellikten bahsedilmiyor" diyemiyoruz. george'un annesi vi'nin oğluna ilişkiye gireceği kişiler bulduğuna, daha sonra bu işi holly'nin yaptığına, george'un sıkılınca tatil için gittiği cabeza'da fakir mi fakir çocuklar/adamlar(?) ile birlikte olduğuna dair imalar var. "o farklıydı" sözünden "o eşcinseldi" anlamını çıkarmamak mümkün değil.

    eşcinselliğe değiniyor. tennessee zaten eşcinselleri sansüre rağmen anlatmayı hep istemiş birisi. cat on a hot tin roof adlı oyununda da eşcinselliği anlatmıştı. tabi sadece eşcinsellere değinmiyor film. sınıf çatışmasına da odaklanıyor. anne ve oğlu üzerinden üst sınıfın çirkin yüzüne sağlam bir şekilde değiniyor.

    uzatmayayım. kesinlikle çok kaliteli bir film. sivri sinema'daki filmle ilgili yazının son paragrafında hollywood'a değinilmiş. o paragrafta her biri diğerinden daha kaliteli yönetmen ve senaristlerin olduğu hollywood'ta onlarca projenin/filmin sansür kurulu yüzünden çöpe gittiği ama sansür kurulunun olmadığı bu dönemde aynı şekilde kaliteli senaristlerin olmadığına değiniliyor. kesinlikle haklılar. tennessee williams kadar kalitelisi yok şu dönemde. zaten olsa bu denli dibi bulmazdı hollywood. sansür kurulu olmasaydı bu film çok daha iyi olurdu. muhafazakarlıktan nefret etmemek mümkün değil son kertede.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap