5 entry daha
  • mesnevî'nin bir tür özetini teşkil eden ilk onsekiz beytidir:

    1-bişnev in ney çün hikâyet mîküned
    ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned

    dinle, bu ney neler hikâyet eder,
    ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.

    2-kez neyistân tâ merâ bübrîdeend
    ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend

    beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryâdımdan
    erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.

    3-sîne hâhem şerha şerha ez firâk
    tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk

    iştiyâk derdini şerhedebilmem için,
    ayrılık acılarıyle şerha şerhâ olmuş bir kalb isterim.

    4-herkesî kû dûr mand ez asl-ı hiş
    bâz cûyed rûzgâr-ı vasl-ı hîş

    aslından vatanından uzaklaşmış olan kimse,
    orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.

    5-men beher cem’iyyetî nâlân şüdem
    cüft-i bedhâlân ü hoşhâlân şüdem

    ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. bedhâl (kötü huylu)
    olanlarla da, hoşhâl (iyi huylu) olanlarla da düşüp kalktım.

    6-herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i men
    vez derûn-i men necüst esrâr-i men

    herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu.
    içimdeki esrârı araştırmadı.

    7-sırr-ı men ez nâle-i men dûr nist
    lîk çeşm-i gûşrâ an nûr nîst

    benim sırrım feryâdımdan uzak değildir. lâkin her gözde onu
    görecek nûr, her kulakda onu işitecek kudret yoktur.

    8-ten zi cân ü cân zi ten mestûr nîst
    lîk kes râ dîd-i cân destûr nîst

    beden ruhdan, ruh bedenden gizli değildir.
    lâkin herkesin rûhu görmesine ruhsat yoktur.

    9-âteşest în bang-i nây ü nîst bâd
    her ki în âteş nedâred nîst bâd

    şu neyin sesi âteşdir; havâ değildir.
    her kimde bu âteş yoksa, o kimse yok olsun.

    10-âteş-i ıskest ke’nder ney fütâd
    cûşiş-i ışkest ke’nder mey fütâd

    neydeki âteş ile meydeki kabarış,
    hep aşk eseridir.

    11-ney harîf-i herki ez yârî bürîd
    perdehâyeş perdehây-i mâ dirîd

    ney, yârinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. onun makam perdeleri,
    bizim nûrânî ve zulmânî perdelerimizi -yânî, vuslata mânî olan perdelerimizi- yırtmıştır.

    12-hem çü ney zehrî vü tiryâkî ki dîd
    hem çü ney dem sâz ü müştâkî ki dîd

    ney gibi hem zehir, hem panzehir;
    hem demsâz, hem müştâk bir şeyi kim görmüştür

    13-ney hadîs-i râh-i pür mîküned
    kıssahây-i ışk-ı mecnûn mîküned

    ney, kanlı bir yoldan bahseder,
    mecnûnâne aşkları hikâye eder.

    14-mahrem-î în hûş cüz bîhûş nist
    mer zebânrâ müşterî cüz gûş nîst

    dile kulakdan başka müşteri olmadığı gibi, mâneviyâtı idrâk
    etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yoktur

    15-der gam-î mâ rûzhâ bîgâh şüd
    rûzhâ bâ sûzhâ hemrâh şüd

    gamlı geçen günlerimiz uzadı ve sona ermesi gecikti. o günler, mahrûmiyyetten ve
    ayrılıktan hâssıl olan ateşlerle arkadaş oldu –yânî, ateşlerle, yanmalarla geçti - .

    16-rûzhâ ger reft gû rev bâk nîst
    tû bimân ey ânki çün tû pâk nist

    günler geçip gittiyse varsın geçsin.
    ey pâk ve mübârek olan insân-ı kâmil; hemen sen vâr ol!..

    17-herki cüz mâhî zi âbeş sîr şüd
    herki bîrûzîst rûzeş dîr şüd

    balıktan başkası onun suyuna kandı.
    nasibsiz olanın da rızkı gecikti.

    18-der neyâbed hâl-i puhte hîç hâm
    pes sühan kûtâh bâyed vesselâm

    ham ervâh olanlar, pişkin ve yetişkin zevâtın hâlinden anlamazlar.
    o halde sözü kısa kesmek gerektir vesselâm.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap