7 entry daha
  • yasemin yıldırım'ın yüreğinde demleyip, ruhundan ruh katıp, kendini parçalara bölüp, kah yerin dibine, kah göğün zirvesine çıkardığı, aşka dair, ilişkilere dair yazılmış, son zamanlarda okuduğum en muhteşem destan, şiir, serbest denemede adı geçen, isimsiz kahramanın, rumuzu. bayım kelimesi bu kadar oturur mu ya hu insanın en deli köşesine.

    üç bölümden oluşan şiirin, ikinci bölümünden bir kesit.

    gittiniz mi bayım

    --- spoiler ---

    bayım;
    konuştuğum dilin ağırlığına çöreklenmişsiniz
    bende aramayın adınızı
    bunca gece varken
    siz sırılsıklam sarılın maviye
    size söz veriyorum bayım
    bu şiir bende ki fırtınaları dindirecek
    yıllara ve çocuklara isimsiz düşecek siniz
    intiharlar sizin için işlenecek
    ve bir çığlık gibi kopacaksınız sessizliğimde
    oysa susmak en çok
    yağmurları kıskandırmaktı.
    benim size geç kalışım
    sizin beni bulamayışınız
    yırtık bir gecenin afişlere sığdırılması kadar acımasızcaydı
    göz gözeydik oysa
    bir kulaç kala vazgeçmiştik “biz” olmaktan
    kimsesizdik yani!
    sahi bayım bir çırpıda nasıl yitirilirdi aşk
    siz ki darmadağın bir çocuğun yüzünde gülüştünüz
    dinmeyen fırtınanın kopmayan dalgasıydınız
    bayım, alelacele toplanan düşlerde uyanmayın.
    yazıyorum bayım
    susa susa yazıyorum
    uykular kavisler çizse de yüzümde
    sizdim bayım!
    tarifsizdim!
    isimsiz sokaklarda yarınlarımı aradım
    siz bayım dudaklarımdaki korkak cümlelerimdiniz
    dilimde paslı o cümle
    “ez de hezdıkım”
    evet, bayım biraz yabancısıydınız
    ve beklide anlamıyordunuz konuştuğum dili
    benim lügatim de irkilmişti cümleler
    işe yarmaz bir ihtimalin,
    boş avuntusuyla çağırdım sizi
    yoktunuz!
    sahi bayım siz hiç beyaz bir sayfa da
    özlemlerinize karalar çaldınız mı?
    bu aşk taraflarıma eylemsiz kalıyordu
    bana mıydı tüm susuşlarınız
    oysa ben sizi çocukluğuma vermiştim
    evet, bayım siz hiç avuç dolusu bir yalnızlıkla,
    baş başa kaldınız mı?
    çağırsam bir şiirlik gelir misiniz?
    yâda
    kirlenmiş bir şirin içinde kalır mısınız benimle?
    merdiven boşluğunda sallanan,
    sesiniz koridorlarıma dar geldi
    oysa benim antrelerimde hep gidişleriniz asılı kalmıştı

    hiç gelmeyecek misiniz bayım?
    içimdeki kor hep iblis’e mi yuva olacak?
    oysa ben sizin için hala cennet kuşatmasındaydım
    yollara, kilometrelere bile aldırış etmemiştim
    göz görmezse gönül katlanır tasasındaydım
    gelseydiniz bayım yüzüme
    utandırmazdım sizi aynalara
    adınız hala kahraman mı?
    kentler…
    ve
    adressizlikler boyu sahipsiz misiniz hala?
    benim sizde kanayan bir yaram olmayacaktı asla
    ama sizin hep kanatan gidişleriniz olacak
    mesafeler büyüdükçe,
    semtler çoğaldıkça…
    üstümüze yazığın gölgesi vurulacak
    kirpiğimde gündüzler tutuklanacak
    bayım siz hiç gitmeseniz de
    ben kaleme, kâğıda yüz çevirsem.
    ellerinize çocuk masumluğunda kıvrılsam,
    başımı okşar mısınız anne nezaketliğinde?
    sahi bayım siz hiç,
    bir çocuk günahında ezildiniz mi?
    şimdi bayım
    size ne desem boş pusulalarda devrilecek aklım.
    mahrem düşlerimde
    bir tek sizsiniz yolunu kaybeden.
    gelmediniz bayım!
    geç kalınmış bir günde hoşça kalmadınız.
    bayım
    siz kulaklarınızı tıkayın
    ben yerinize duyarım ölüm sirenlerini.
    sizi mahşerde başıboş görmeyi inanın hiç istemem
    ellerime bırakın notasız bu ayrılığı.
    ben bayım sizi bu kadar sevmeseydim
    siz masal düşlerine kahraman olabilir miydiniz ki?
    gitmelerinize hala alışamadım
    ve bayım…
    ben sizi mavinin kucak açtığı yerde bekliyorum
    gelmez misiniz?
    sizi seviyorum desem
    gitmelerden düşer misiniz usulca kucağıma?
    sizi aşığım desem
    sızar mısınız masumca kuytularıma
    ve işte yine tanıdık o cümle
    sizi seviyorum bayım.

    --- spoiler ---

    üçüncü ve son bölümünden;

    --- spoiler ---

    siz
    bayım hiçbir izdüşümünde yoktunuz
    ben her yoklukta size üşürdüm
    süngüler üstüne kapanmış ruhumu asla açmayacaktınız
    bas bas bağırırken gece,
    siz yüzüme varmayacaktınız artık
    ve ben her çekmecede yüzünüzü saklayacaktım
    ekmek kırıntıları kuşlara katıkken,
    şiirler mevsimsiz yazılacak kuytularınızda
    siz ki bayım kıyam-a eğildiğim zamansızlıktaydınız
    oysaki bayım hiç tutunmamıştınız boynumdaki yağlı ilmeğe
    sahi bayım gözbebeklerinizde vurulası o kuş var mı hala?
    gittiniz bayım!
    ceketimin iç cebinde sakladığım yenilmişliklere bir yenisi daha eklendi
    ömrümün biten yanı size alıştıkça bedenim aşağılanacaktı
    siz bayım takatsizliğimin mecalsizliğindeydiniz
    hüznün geçtiği şiirleri söylerdiniz tesadüflerime
    ve hep giderdiniz benim ayaklarımla
    sahi bayım siz hiç yar diye bir ölüme sızladınız mı?
    defterime bir çelme takarım ardınızdan
    ve bir çocuk öfkesiyle düşerim kaldırımlara
    tükürürüm bir yığın yanlışlar dolusu sokaklara
    siz bayım ellerimde kalan son darbeydiniz
    uzun uzadıya gitmeyecek
    bu defa ki sızlanışım tek adımlık bir susuş olacaktı ensenizde
    sırf sıradanım diye mi bu ayrılıklar?
    oysa bayım yakanızdaki dua’ kirlenmedikçe
    arkamdaki çıkmazda suçüstü yakalanmayacaktınız
    gittiniz bayım!
    kendime şizofren bir ihanet kurdum
    sahi bayım siz hiç kanayan öfkenizi sargı bezlerleriyle avuttunuz mu?
    en büyük saplantıları sizdeyken unuttum
    yüreksiz halime bile en kötü yalanlarınızı bıraktınız
    gittiniz bayım!
    oysaki bayım siz ağzımdan çıkan en deli dolu cümlelerimdiniz
    bayım aşk’ kıran ağıtlara çelimsiz bakmayın
    kendimi sizin uçurumlarınızdan yuvarlasam
    hayat çizgilerim karma karışık kalacaktı avuçlarımda
    dudağımda kıvrılan suskunluklar artık şiir gibi kokmayacaktı
    ve bayım sizi hatırlıyorum da hep küstünüz asil sevdalarıma.
    yeniden açıldıkça yaram incelecekti
    çocuksu, savunmasız günlerim
    küflenmiş gözlerime bir demlik sızar mısınız?
    yoksa gidiyor musunuz bayım?
    yüreğim yorulmayacak mı bir minderin üstünde?
    uzaktaki yüreği seçtim diye mi bu bencilliğiniz?
    yaktıkça tuzaklarımı,
    hep ben boğuldum aynalarda.
    bayım dün ilk defa yüzümde gördüm nefreti
    elimde ısrarla uçmaya çalışan bir el
    gitmeseniz olmaz mı?
    cinayet değildi bayım sadece bir yakarış
    kıyısızlığıma denizler ekiyorum
    gidiyor musunuz bayım?
    gittiniz mi?

    ben inadına maviyi severdim
    siz yağmur sonrası toprak kokusunu severdiniz
    içinize sindiremezdiniz gökyüzünü
    oysa toprak her gün yüz yüze değil miydi gökyüzünün mavisiyle?
    gidiyorsunuz bayım!
    size dur deme yeltenmeyecek bu defa kalemim
    gidiyorsanız bayım susuyorum
    adımın anlamını geri verin bayım
    ve geri dönmeyen budan sonra
    kötü bitti evet
    beklide bu kahramansız masala bu bitiş yakışacaktı
    hurdalığa atılacak yitik bir aşk daha eklendi
    biliyor musun bayım?
    gittiğiniz o günden beri artık sizi sevemiyorum
    neyi götürdüyseniz benden
    sevmeyi unuttum.
    sevilmeyeceğiniz hiç aklınıza geldi mi?
    yırtıyorum bayım
    size yazılan her şiiri her sözü yakıyorum kendi külümde
    bitti bayım bu gidiş devirdi yüzümü
    oysa aşk’lar da gidiş olunca yıllanırdı kalpler
    öyle öğretmişlerdi aşksızlar…
    gittiniz bayım!
    bir elveda çakırım gerisin geriye,
    unutulur gider bu masal da
    bayım artık gelmeyin…
    gelmeyin…!

    --- spoiler ---

    kahraman tazeoğlu yorumuyla, ve şiirle bütünleşmiş kliple;

    http://www.youtube.com/watch?v=htiunpm2_z4

    öylesine bi'not: şiirler azaldı, günümüz perişan, yanıyor içimizdeki orman

    edit: link yenilenmiştir.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap