2 entry daha
  • 2006 yazında temmuz ortasından ağustos sonuna kadar work and travel vesilesi ile yaşadığım harika şehir.

    2 adet balık fabrikası bulunuyordu. wrangell sea foods ve sea level sea foods. isimleri artık değişmiş olsa da büyük ihtimalle halen daha 2 tane fabrika vardır. ben ankara'lı orange firması madurlarındandım. sonra da afedersiniz siktiroldular gittiler kapandılar. dolandırıcı firmaydı, sahibinin yatacak yeri yok. neyse beni wrangell seafoods firmasına yerleştirdiler. fabrika da saatlik 7,5 dolar fazla mesaide 11 dolar veriyordu. alaska housing'de yer olmadığı için ücret karşılığı kilise de konaklanıyordu. ben karşı çıktım ve diğer 6-7 arkadaşımla bir otel odasında kaldım. macera oldu. zaten 1-2 gün sora da alaska housing'e geçirdiler. yanlız ücretli kalınıyordu.

    daha sonra otelde tanıştığım bir gıda teftiş elemanı bizi sea level seafoods a yönlendirdi. orada 8 dolar saatlik ve 12 dolar overtime ücreti ile işe başladık. ben ve 5 arkadaşım. iyilik olsun diye diğer türkleri oraya çağırsam da nedenini halen daha anlayamadığım şekilde gelmediler. üstelik fabrika yine alaska housing de ev veriyor üstelik ücretsiz. ve sendika ücreti de maaşlardan kesmiyordu. 3 hafta süresince günde 21 saate varan şekilde çalıştım. bazen ölüyorum sandım, hasta oldum, doktora gittim. her sabah kalkıp "ben dönüyorum arkadaş yapamayacam" dedim. ama öğlene doğru vazgeçtim. çalışma şartları ağır. ayakta, su-pislik içinde ağır şeyleri kaldır-indir. buzhaneye gir-çık. sürekli ayakta çalış. fabrika ortamı, gürültülü-pis. basit bir amelesinz. bağıranlar- itip-kakanlar. bazen akşam eve dönerken "bugün 200 dolar kazandım" diyordum. ama inanın "ya ben bunlara 300 dolar vereyim de yarın dinleneyim de çok zaman dedim. sezon 2006 da kısa sürdü dediler. işler azaldı. bazen günde 2-3 saat iş oluyor, bazen de 3 gün hiç işe gitmiyorduk. şehirde yapacak çok az şey var. etrafı gezin. golf sahası, doğal parkı ve orman içerisinde şelale ve kamp var. gitmeden dönmeyin. akıllı olun, bir daha gidemezsiniz. neyse, bazı türkler "abi herkes alaska'da 10-15 bin dolar kazandım diyorlar. ben kazandım 5000. ben de dönüşte 10 bin kazandım diyecem" laflarını kulağımla duydum. o an anladım alaska'da 10 bin kazanma geyiğinin nasıl olduğunu. ama diğer fabrikada ki türklerden sezon sonunda net 2000 dolar kadar fazla kazanmıştık biz.
    dönüş zamanı gelince partona rica ettik bizim wrangell'dan seattle'a dönüş biletlerimizi de aldı sağolsun. cebime 6500 dolar girdi orada.
    diğer bir konu da seattle dan 3 türk araba kiralayıp, san fransisco, los angeles, san diego ya kadar tüm batı sahilini indik çıktık. 1 haftada. çok muhteşemdi. ancak yine siğer türkler'e hayretle baktım. arkadaşlar dedim gelin minibüs kiralayalım, 2-3 araba gidelim, buralarda balık boku temizleyip dönmül olmayalım dedim. sonuçta 3 bitirim gittik. diğerleri bok temizleyip geri döndü. arkadaşlar yapmayın bunu. gezin biraz, ufkunuz geniş olsun.

    orada kaldığım 1 buçuk ayda yalnızca 2 gün hava güneşli idi. yazın da hava hep yağmurlu ve 10 derece falan civarı oldu.

    orada papazlık yapan bir adam var. yazları orada oluyor. markette reyon görevlisi olarak çalışıyordu. halen daha gidiyor. inanılmaz yardımsever ve iyi yürekli birisi. yani papaz mapaz ama allah razı olsun. bizim imamlar aynı şeyi yaparlarmıydı bilmiyorum. mutlaka onu bulun. yardım isteyin.

    son bir rica da; olum gidiliyor oraya her yer türk. tek tük polonya, dominik, meksika ve ukraynadan gelen var. birbirlerini çok tutuyorlar. türkler ise birbirlerinin kuyusunu kazıyor. türk türkü gurbette siker lafını burada öğrendim. ben olabildiğince yardımsever olmaya çalıştım. ama aynı evde kaldığım türk te dahil uyuyakalırsam ben fazla kazanmayayım, benim işimi de yapsın ki daha çok kazansın diye basıp gidiyordu. çok dayak ta yedi benden ve diğer arkadaşlarımdan. oysa elin polonyalısı bile "hadi geç oldu uyanın" diye bizim odanın kapısını çalabiliyordu. bir kalkıyorduk ki aramızda bazı türkler çekip gitmiş. bunlara gerek yok. yine yardımınıza bir türk yetişecek unutmayın.
hesabın var mı? giriş yap