• (bkz: gelmiş geçmiş en güzel 100 türkçe şarkı) diye atılmış bir şey var ortaya, saygı duymak lazım.

    kişinin zevkleri ve kendi dönemine ne kadar damga vurduğu da önemli kıstas belirlenirken. bir barış manço gerçeği var türk müziğinde, bir tarkan daha gelmez, yine neşet ertaş ve dertli gönüllere giren bir zeki müren... bakın hepsi farklı tarzda müziğin temsilcileri.

    kimi müslüm gürses eşliğinde sever içmeyi, kimi aynısını duman'la yapar. kibariye'ye bugün burun kıvıranlar, 70'li 80'li yıllarda gazinolarda kapısındaki kuyrukları bilmez, bülent ersoy ve ibrahim tatlıses'in programları olduğu günler alsancak ve konak'ta trafiğin akmadığına tanıklık edenimiz de pek azdır. vurulduğunda "adamı canlı canlı göremeden gidecek, ne kadar kendisini sevmesem de çok yazık" dediğimde, annem "ağzında emziğinle izledin sen onu" dedi, götürmüş ve masada zeytinyağlı dolmanın yanında uyumama izin vermiş, düşünün öğretmen bu kadın!

    bir nesil, minik serçe'ye fotoğraflarından ve sesinden aşık olmuş, düşünmemişler hiç minik olan tarafının ne olduğunu, görünce, bir dahakine daha önden izlemek lazım demişler kendi kendilerine. cengiz kurtoğlu dinlemeden ergenliğe adım atmamışlar, rakının tadı taverna müziğindeymiş, nikah masalarında bitmiş nice ömür. bir nesil ise, herkesin ezbere bildiği şarkıları muazzez ersoy ile hatırlamış.

    unuttuklarım elbet vardır, ne bileyim bir kayahan-nilüfer ikilisi gibi. masum bir mor menekşeyi ağlatırken bile eğlendirmek...

    benimse gönlüm bambaşka birinde.

    saçlarımın boynuna geçti ipek sicim
    gömleğinin bir kolunu darağacı belledim
    bir ucu sen
    paslı makasın bir ucu
    bendim
    sığ yüzüne kapattığın saçlarımı
    kestim

    sözlerine aşığım ben. yapana. bize kazandırana. arabesk mi? hangimiz değiliz ki?
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap