20 entry daha
  • film'den akılda kalan görüntüler genelde kahverengiye dönük sarıyla bezenmiş halde benim için. kumlar, yanık yüzler, buğulu çöl sıcağı, tenler... kulaklarıma gelen sesler ise küçük cam şişeciklerin çınlamaları, bir kadının şarkısı, ralph fiennes'ın dile gelen bir kitap gibi sesi...

    konusu çok basite indirilebilir bir film english patient; bir adam ve kadının yasak aşkı ve başlamak üzere olan savaşın etkisinde gelişen olaylar. bunun nedeni de belki de özenle defalarca seyredilmeden ortaya çıkmayan görsel ve duygusal gizler olmalı. kaç kişi ilk sahnelerde, uçak enkazının etrafındaki bedevilerden birinin elindeki yüksüğü farketti acaba? almasy'nin katherine'e aldığı yüksük, o şiir gibi sahneyi hatırlıyor insan :

    almasy ve kucağında beyaz çarşafa sarılmış katherine. vücudundaki kırıklardan ve eziklerden ölmek üzere olan bir kadın. çarşaf, sarı ve toprak rengi sahnelerin içinde bembeyaz, rüzgarla ve müzikle dansediyor. yakındaki, o daha önce bulduklarında kendinden geçtikleri "yüzen adamlar" mağarasına taşıyor sevgilisini almasy. sonra kadının boynuna asılmış yüksüğü farkediyor : "yüksüğü takıyorsun", kadın : "tabi ki, seni seviyorum, seni hep sevdim". ve almasy'nin iç parçalayan ağlaması...

    bir şekilde bir araya gelen insanlar ve hepsinin ayrı hikayeleri... hana, sevdiği tüm adamları kaybetmiş bir kadın. sonunda aşkı kendisini taparcasına seven mayın temizleme subayı kip'te buluyor. hangi kadın o manastırdaki mumlar ve salıncak sahnesini yaşamak istemez ki? caravaggio, kendisini savaşın başlangıcında parmaklarının kesilmesine neden olan ihanetin sorumlularını öldürmeye adamış.

    film herşeyiyle karmaşık bir doku, anlatımı, müziği, karakterleri, olayları... hepsi benzer hüzünlü derinliği taşıyan, herbiri başlı başına güzel parçalar. ancak defalarca tadına varıyorsunuz bazı şeylerin, her seferinde yeni şeyler buluyorsunuz.

    aşkı en derininde hissetmek isteyen her kesin mutlaka seyretmesi gereken bir film english patient.
157 entry daha
hesabın var mı? giriş yap